. Yaklaştı
insanlara hesapları! Ve onlar hâlâ gaflet içinde yüz çevirip durmadalar.
. Rablerinden kendilerine ulaşan, söze bürünmüş her yeni öğüt ve hatırlatmayı ancak eğlenerek dinliyorlar.
. Kalpleri hep oyun ve oyalanmada. O zulüm
sergileyenler, şu yolda bir fısıldaşmayı iyice
koyulaştırdılar: "Bu adam, sizin gibi bir insandan başkası değil. Gözünüz baka baka büyüye mi gidiyorsunuz!"
. Dedi: "Rabbim, gökteki sözü de yerdeki sözü de bilir. O, her şeyi duyan, her şeyi bilendir!"
. Şöyle de dediler: "Saçma sapan rüyalar
bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi..."
. Onlardan önce yere batırdığımız hiçbir yurt ve uygarlık iman etmemiştir. Onlar mı iman edecekler!...
. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz erler gönderdik. Hadi, sorun zikir/Kur'an ehline, eğer bilmiyorsanız...
. Biz onları yemek yemez bir ceset olarak yaratmadık. Onlar sonsuza dek kalıcı da değillerdi.
. Sonra onlara verilen söze sadık kaldık da onları ve dilediklerimizi kurtardık. Ve israfa saplanıp haddi aşanları helâk ettik.
. Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt
ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?
. Zulmetmiş nice kenti/medeniyeti biz kırıp geçirdik ve arkalarından başka bir topluluk oluşturduk.
. Şiddetimizi hissettiklerinde hiç vakit geçirmeksizin oradan dört nala kaçıyorlardı.
. Kaçmayın, içinde servet şımarıklığına düştüğünüz yere, meskenlerinize dönün ki, hesaba çekilebilesiniz.
. Dediler:
"Eyvah bize! Biz gerçekten zalimlermişiz."
. Bu
davaları sürüp giderken biz onları kökten biçiverdik, sönüp silindiler.
. Biz,
gökleri de yeri de bunlar arasındakileri
de eğlenip eğlendirelim diye
yaratmadık.
. Eğer
bir eğlence edinmek isteseydik onu
kendi katımızdan edinirdik. Ama böyle
yapanlar değildik/yapsaydık öyle yapardık.
. Hayır,
biz hakkı, bâtılın üzerine fırlatırız da
o, onun beynini parçalar. Bir de
bakarsın o yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar
olsun size!
. Göklerde
ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun katındakiler, O'na ibadet etmekten ne
çekinirler ne de yorulurlar.
. Gece
ve gündüz tespih ederler, bıkıp usanmazlar.
. Yoksa
yerden bazı ilahlar edindiler de
topraktan çıkarıp diriltme işini onlar mı
yapacak?
. Eğer
yerde-gökte Allah'tan başka tanrılar olsaydı, o ikisi de mutlaka fesada
uğrardı. Arşın Rabbi o Allah, onların nitelendirmelerinden yücedir,
uzaktır.
. O,
yaptığından hesaba çekilmez ama onlar hesaba çekilirler.
. Yoksa
O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi
getirin!
Benimle beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne
yazık ki onların çokları hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz
çevirirler."
. Senden
önce hiçbir resul göndermedik ki ona
şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek
şu: İlah yok benden başka, artık bana kulluk/ibadet edin."
. "Rahman
çocuk edindi" dediler. Hâşâ,
bundan arınmıştır O! Onlar, lütuflandırılmış
kullardır.
. Onlar
O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnız O'nun emriyle iş yaparlar.
. O,
onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk
verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan
titrerler.
.İçlerinden
her kim, "Ben O'nun berisinden/alt
mertebesinden bir ilahım!" derse
böylesini cehennemle cezalandırırız. Zalimleri işte böyle cezalandırırız
biz.
. O
küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve
yer bitişik idi, biz onları ayırdık.
Her canlı şeyi
sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?
. Yerküreye,
onları çalkalamasın diye bir takım
dağlar diktik. Ve orada geniş geniş yollar
açtık ki, doğru gidebilsinler.
. Göğü,
korunmuş bir tavan yaptık. Ama onlar
göğün ayetlerinden hâlâ yüz
çeviriyorlar.
. O
O'dur ki, geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı
yarattı. Her biri bir yörüngede
yüzmektedir.
. Senden
önce hiçbir insana ölümsüzlük
vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ölümsüz mü
olacaklar?"
. Her
canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan
olarak sizi şer ile de hayır ile de
deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
. O
küfredenler seni gördüklerinde, seni şu şekilde alaya almaktan başka bir şey
yapmazlar: "İlahlarınızı diline dolayan bu
mu?" Ama Rahman'ın
zikrini/Kur'an'ı bizzat onlar örtüp inkâr ediyorlar.
. İnsan,
aceleden yaratılmıştır. Ayetlerimi size göstereceğim. Benden acele
istemeyin!
. Diyorlar
ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz bu vaat ne zaman?"
. O
inkâr edenler, ne yüzlerinden ne sırtlarından azabı uzak tutamayacakları ve
hiçbir yardım da göremeyecekleri zamanı bir bilselerdi!
. Doğrusu
şu ki, o onlara ansızın gelecek de
onları şaşkınlıktan donduracak. Artık ne onu
geri çevirmeye güçleri yetecek ne de yüzlerine bakılacak.
. Yemin
olsun, senden önceki resullerle de alay
edilmiştir. Sonunda, onlarla
eğlenenleri, alay konusu yaptıkları şey kuşatıverdi.
. De
ki: "Sizi gece ve gündüz Rahman'dan kim koruyabilir?" Hayır, hayır!
Onlar, Rablerinin zikrinden/Kur'an'ından yüz çeviriyorlar.
. Yoksa
onların; kendilerini bize karşı siperleyecek tanrıları mı var? Ne kendilerine
yardıma güç yetirebilirler ne de bizden bir dostluğa muhatap olurlar.
. Gerçek
şu ki, biz onları ve atalarını, ömür kendilerine uzun gelecek kadar nimetlendirdik. Hâlâ görmüyorlar mı ki, biz yerküreye geliyor, onu
uçlarından
eksiltiyoruz. Galip gelenler onlar mı?
. De
ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum."
Ama sağırlar,
uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki!
.Rabbinin
azabından onlara bir esinti
dokunsa, yemin olsun şöyle diyecekler: "Vay
bizlere, biz zalimlermişiz!"
. Kıyamet
günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zere kadar zulüm edilmeyecek.
Hardal tanesi kadar bir şey olsa onu
ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!
. Yemin
olsun, biz, Mûsa'ya ve Hârun'a hak ile
bâtılı ayıran, korunanlar için bir ışık
ve öğüt olan Furkan'ı verdik.
. O
korunanlar ki, hiç görmeden Rablerinden
korkarlar. Kıyamet saatinden de
ürperirler onlar.
. Bu,
bereketli bir Zikir'dir ki, onu indirdik.
Yoksa siz onu inkâr mı
ediyorsunuz?
. Yemin
olsun, İbrahim'e daha önceden,
doğruyu bulma gücünü vermiştik. Onu bilmekteydik
biz.
. Babasına
ve toplumuna şöyle demişti: "Şu başına toplanıp durduğunuz heykeller de
ne?"
. Dediler:
"Atalarımızı onlara kulluk/ibadet eder bulduk."
. Dedi:
"Vallahi, siz de atalarınız da açık bir sapıklık içine
düşmüşsünüz."
. Dediler:
"Sen gerçeği mi getirdin yoksa oynayıp eğlenenlerden biri
misin?"
. Dedi:
"Hiç de değil! Sizin Rabbiniz, göklerin
ve yerin Rabbidir ki, onları
yaratmıştır. Ben de bunlara tanıklık edenlerdenim."
. "Allah'a
yemin ederim, sırtınızı dönüp
gidişinizden sonra, putlarınıza bir oyun
çevireceğim."
. Sonunda
onları parça parça etti. Yalnız en
büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona
başvurabilsinler.
. Dediler:
"Tanrılarımıza bunu yapan kesinlikle zalimlerdendir."
. Dediler:
"Onları diline dolayan bir genç duymuştuk. Kendisine 'İbrahim'
deniyor."
. Dediler:
"Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."
. Dediler:
"Tanrılarımıza bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?"
. Dedi:
"Hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu. Hadi, sorun onlara eğer
konuşabiliyorlarsa!"
. Bunun
üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta
kendilerisiniz."
. Sonra,
yine kendi kafalarına döndürüldüler: "Vallahi, sen de bilirsin ki, bunlar
konuşamazlar."
. İbrahim
dedi: "Siz, Allah'ın berisinden, size hiçbir şekilde yarar sağlamayan,
zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz?"
. "Yazıklar
olsun size ve Allah'ın berisinden taptıklarınıza! Siz hâlâ aklınızı
kullanmayacak mısınız?"
. Dediler:
"Yakın bunu! Eğer bir şey yapacak kişilerseniz, ilahlarınıza yardım
edin."
69. Biz
de şöyle dedik: "Ey ateş, İbrahim'e bir serinlik ol, bir selam
ol!"
. Ona
tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar
yaptık.
. Biz
onu da Lût'u da kurtarıp içinde âlemlere bereketler sakladığımız toprağa
ulaştırdık.
. Ona
İshak'ı bağışladık, ayrıca Yakub'u da hediye ettik. Hepsini hak ve barış için
çalışan insanlar yaptık.
. Onları,
bizim buyruğumuzla yol alan önderler yaptık. Onlara iyilikler yapmayı,
duayı/namazı yerine getirmeyi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, yalnız bize
kulluk ediyorlardı.
. Lût'a
da hükümranlık ve ilim verdik. Onu,
pislikler üretip duran bir kentten
kurtardık. O kent halkı yoldan çıkmış kötü bir kavimdi.
. Onu
rahmetimizin içine soktuk. O, hak ve barış için çalışanlardandı.
.Nûh'a
gelince, o da daha önce bize yakarmıştı.
Yakarışına cevap verdik de onu ve
ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtardık.
. Ona,
ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Kötülüğün toplumuydu
onlar. Hepsini birden batırıp boğduk.
. Ve
Dâvûd ile Süleyman... Hani, halkın
davarının yayıldığı ekinler hakkında hüküm
veriyorlardı da biz hükümlerine tanıklar olmuştuk.
. Onu
Süleyman'a derhal kavrattık. Her birine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd'a
dağları
boyun eğdirdik. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince
yapanlarız biz!
. Ona,
sizi sizin şiddetinizden koruyacak olan zırh yapma sanatını öğrettik. Peki, siz
şükrediyor musunuz?
. Ve
Süleyman'a kasırgayı boyun eğdirdik. İçini bereketlerle doldurduğumuz toprağa
doğru onun emriyle
akıp giderdi. Her şeyi bilenleriz biz!
. Kendisi
için dalgıçlık eden, daha başka iş de
yapan bazı şeytanları da onun emrine
verdik. Biz onları koruyup gözetiyorduk.
. Ve
Eyyûb... Rabbine şöyle yakarmıştı:
"Dert/zorluk gelip çattı bana; sen,
rahmet edenlerin en merhametlisisin!"
. Hemen
cevap verdik ona, kendisindeki derdi kaldırdık. Tarafımızdan bir rahmet ve
ibadet edenler için bir hatırlatma olarak, ona ailesini ve beraberinde,
benzerlerini de verdik.
. İsmail,
İdris, Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi.
. Hepsini
rahmetimize soktuk. Onlar hak ve barış için çalışanlardandı.
. Ve
Zünnûn. Hani, kızarak gitmişti de ona asla güç yetiremeyeceğimizi/ölçüyü
kendisine uygulamayacağımızı sanmıştı. Sonra, karanlıkların bağrında şöyle
yakardı: "Senden başka ilah yok, tespih ederim seni! Kuşkusuz, ben
zalimlerden oldum."
. Hemen
imdadına yetiştik. Gamdan kurtardık onu. İnananları işte böyle kurtarırız
biz!
. Ve
Zekeriyya. Hani, Rabbine yakarmıştı: "Rabbim, beni yapayalnız, bir başıma
bırakma! Sen, Vâris olanların/mirasçıların en hayırlısısın!"
. Kendisine
hemen cevap vermiş. Yahya'yı ona hediye etmiş, karısını kendisi için
doğurmaya
elverişli hale getirmiştik. Onlar, hayırlarda yarışırlar, umarak ve korkarak
bize yalvarırlardı. Onlar, bize ürpererek saygı gösterirlerdi.
. Ve
o, cinsiyet organını/ırzını titizlikle koruyan kadın. Onun
bağrına ruhumuzdan
üfledik de kendisini ve oğlunu âlemler için bir mucize yaptık.
. İşte
şu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de Rabbinizim. O halde bana ibadet
edin.
. İşlerini
aralarında parçaladılar. Hepsi bize dönecekler.
. Kim
inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işlerden bir şey yaparsa, onun gayretine
nankörlük edilmez. Biz böylesi lehine kâtiplik ederiz.
.Helâk
ettiğimiz bir kente/medeniyete yaşamak
haram edilmiştir. Onlar bir daha geri
dönemezler.
.Ye'cûc
ve Me'cûc'ün önü açıldığı zaman onlar,
her tepeden akın ederler.
. Hak
olan vaat yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin
gözleri birden donup kalmıştır.
"Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk. Hayır, biz
zalimlerdik!" derler.
. Siz
ve Allah'ın berisinden, kulluk/kölelik
ettikleriniz, cehennem odunusunuz.
Hepiniz oraya gireceksiniz.
. Eğer
onlar ilah olsalardı, oraya girmezlerdi.
Oysaki, hepsi orada uzun süre
kalacaklardır.
. Onlar
için orada derin bir iç çekiş var. Ve onlar orada hiçbir şey işitmezler.
. Tarafımızdan
kendilerine güzellik
hazırlananlara gelince, bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
. Onun
uğultusunu duymazlar. Onlar, gönüllerinin istediği şeyler içinde sürekli
yaşayacaklardır.
. O
en büyük korku onları tasalandırmaz.
Melekler onları şöyle karşılarlar:
"Bu size o vaat edilen gününüzdür!"
. Gün
olur, göğü, yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. İlk yaratılışta başladığımız
gibi onu baştan yaparız. Üzerimizde bir vaat olarak biz bunu mutlaka
yapacağız.
. Yemin
olsun, zikirden sonra Zebur'da şunu yazmıştık: Yeryüzüne benim iyilik ve barış
seven kullarım vâris olacaktır.
. Kuşkusuz,
bunda, ibadet eden/iş yapıp değer üreten bir topluluk için kesin bir tebliğ
vardır.
. Ve
biz seni ancak âlemlere bir
merhamet/bir sevgi olman dışında bir şey için
göndermedik.
. De
ki: "Bana şu vahyediliyor: "Tanrınız ancak bir tek tanrıdır.Peki, siz, müslümanlar/Allah'a teslim olanlar mısınız?"
. Eğer
yüz çevirirlerse de ki: "Hepinize aynı şekilde, aynı düzeyde açıkladım.
Artık bilmiyorum, tehdit edildiğiniz şey yakın mıdır, uzak mıdır?"
. Kuşkusuz
O, sözün açığa vurulanını da bilir;
saklamakta olduklarımızı da bilir.
. Bilmiyorum,
belki de o, sizin için bir fitnedir. Belirli bir süreye kadar bir
nimetlendirmedir.
. Resul
şöyle yakardı: "Rabbim, hak ile
hükmet! Bizim Rabbimiz Rahman'dır. Sizin
nitelendirmelerinize karşı yardımına başvurulandır, Müsteân'dır."
. Bu
davaları sürüp giderken biz onları kökten biçiverdik, sönüp silindiler.
de eğlenip eğlendirelim diye yaratmadık.
. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu
kendi katımızdan edinirdik. Ama böyle yapanlar değildik/yapsaydık öyle yapardık.
. Hayır, biz hakkı, bâtılın üzerine fırlatırız da
o, onun beynini parçalar. Bir de bakarsın o yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar olsun size!
. Göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun katındakiler, O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.
. Gece ve gündüz tespih ederler, bıkıp usanmazlar.
. Yoksa yerden bazı ilahlar edindiler de
topraktan çıkarıp diriltme işini onlar mı yapacak?
. Eğer yerde-gökte Allah'tan başka tanrılar olsaydı, o ikisi de mutlaka fesada uğrardı. Arşın Rabbi o Allah, onların nitelendirmelerinden yücedir, uzaktır.
. O, yaptığından hesaba çekilmez ama onlar hesaba çekilirler.
. Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi getirin!
Benimle beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler."
. Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona
şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu: İlah yok benden başka, artık bana kulluk/ibadet edin."
. "Rahman çocuk edindi" dediler. Hâşâ,
bundan arınmıştır O! Onlar, lütuflandırılmış kullardır.
. Onlar O'nun sözünün önüne geçmezler; onlar yalnız O'nun emriyle iş yaparlar.
. O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.
.İçlerinden her kim, "Ben O'nun berisinden/alt
. O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve
yer bitişik idi, biz onları ayırdık. Her canlı şeyi
sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?
. Yerküreye, onları çalkalamasın diye bir takım
. Göğü, korunmuş bir tavan yaptık. Ama onlar
göğün ayetlerinden hâlâ yüz çeviriyorlar.
. O O'dur ki, geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı
. Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük
vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ölümsüz mü olacaklar?"
olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
. O küfredenler seni gördüklerinde, seni şu şekilde alaya almaktan başka bir şey yapmazlar: "İlahlarınızı diline dolayan bu
. İnsan, aceleden yaratılmıştır. Ayetlerimi size göstereceğim. Benden acele istemeyin!
. Diyorlar ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz bu vaat ne zaman?"
. Doğrusu şu ki, o onlara ansızın gelecek de
onları şaşkınlıktan donduracak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ne de yüzlerine bakılacak.
edilmiştir. Sonunda, onlarla eğlenenleri, alay konusu yaptıkları şey kuşatıverdi.
. De ki: "Sizi gece ve gündüz Rahman'dan kim koruyabilir?" Hayır, hayır! Onlar, Rablerinin zikrinden/Kur'an'ından yüz çeviriyorlar.
. Yoksa onların; kendilerini bize karşı siperleyecek tanrıları mı var? Ne kendilerine yardıma güç yetirebilirler ne de bizden bir dostluğa muhatap olurlar.
. Gerçek şu ki, biz onları ve atalarını, ömür kendilerine uzun gelecek kadar nimetlendirdik. Hâlâ görmüyorlar mı ki, biz yerküreye geliyor, onu
uçlarından eksiltiyoruz. Galip gelenler onlar mı?
. De ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum."
Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki!
.Rabbinin azabından onlara bir esinti
dokunsa, yemin olsun şöyle diyecekler: "Vay bizlere, biz zalimlermişiz!"
. Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zere kadar zulüm edilmeyecek.
Hardal tanesi kadar bir şey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!
. Yemin olsun, biz, Mûsa'ya ve Hârun'a hak ile
bâtılı ayıran, korunanlar için bir ışık ve öğüt olan Furkan'ı verdik.
. O korunanlar ki, hiç görmeden Rablerinden
korkarlar. Kıyamet saatinden de ürperirler onlar.
. Bu, bereketli bir Zikir'dir ki, onu indirdik.
Yoksa siz onu inkâr mı ediyorsunuz?
. Yemin olsun, İbrahim'e daha önceden,
doğruyu bulma gücünü vermiştik. Onu bilmekteydik biz.
. Babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Şu başına toplanıp durduğunuz heykeller de ne?"
. Dedi: "Vallahi, siz de atalarınız da açık bir sapıklık içine düşmüşsünüz."
. Dediler: "Sen gerçeği mi getirdin yoksa oynayıp eğlenenlerden biri misin?"
. Dedi: "Hiç de değil! Sizin Rabbiniz, göklerin
ve yerin Rabbidir ki, onları yaratmıştır. Ben de bunlara tanıklık edenlerdenim."
. "Allah'a yemin ederim, sırtınızı dönüp
gidişinizden sonra, putlarınıza bir oyun çevireceğim."
. Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en
büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.
. Dediler: "Tanrılarımıza bunu yapan kesinlikle zalimlerdendir."
. Dediler: "Onları diline dolayan bir genç duymuştuk. Kendisine 'İbrahim' deniyor."
. Dediler: "Halkın gözleri önüne getirin onu ki, açıkça görebilsinler."
. Dediler: "Tanrılarımıza bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?"
. Dedi: "Hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu. Hadi, sorun onlara eğer konuşabiliyorlarsa!"
. Bunun üzerine kendi benliklerine döndüler de şöyle dediler: "Siz, zalimlerin ta kendilerisiniz."
. Sonra, yine kendi kafalarına döndürüldüler: "Vallahi, sen de bilirsin ki, bunlar konuşamazlar."
. İbrahim dedi: "Siz, Allah'ın berisinden, size hiçbir şekilde yarar sağlamayan, zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz?"
. "Yazıklar olsun size ve Allah'ın berisinden taptıklarınıza! Siz hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"
. Dediler: "Yakın bunu! Eğer bir şey yapacak kişilerseniz, ilahlarınıza yardım edin."
69. Biz de şöyle dedik: "Ey ateş, İbrahim'e bir serinlik ol, bir selam ol!"
. Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.
. Biz onu da Lût'u da kurtarıp içinde âlemlere bereketler sakladığımız toprağa ulaştırdık.
. Ona İshak'ı bağışladık, ayrıca Yakub'u da hediye ettik. Hepsini hak ve barış için çalışan insanlar yaptık.
. Onları, bizim buyruğumuzla yol alan önderler yaptık. Onlara iyilikler yapmayı,
duayı/namazı yerine getirmeyi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, yalnız bize kulluk ediyorlardı.
. Lût'a da hükümranlık ve ilim verdik. Onu,
pislikler üretip duran bir kentten kurtardık. O kent halkı yoldan çıkmış kötü bir kavimdi.
. Onu rahmetimizin içine soktuk. O, hak ve barış için çalışanlardandı.
.Nûh'a gelince, o da daha önce bize yakarmıştı.
Yakarışına cevap verdik de onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtardık.
. Ona, ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Kötülüğün toplumuydu onlar. Hepsini birden batırıp boğduk.
. Ve Dâvûd ile Süleyman... Hani, halkın
davarının yayıldığı ekinler hakkında hüküm veriyorlardı da biz hükümlerine tanıklar olmuştuk.
. Onu Süleyman'a derhal kavrattık. Her birine hükümdarlık ve bilgi verdik. Dâvûd'a dağları
. Ona, sizi sizin şiddetinizden koruyacak olan zırh yapma sanatını öğrettik. Peki, siz şükrediyor musunuz?
. Ve Süleyman'a kasırgayı boyun eğdirdik. İçini bereketlerle doldurduğumuz toprağa doğru onun emriyle
akıp giderdi. Her şeyi bilenleriz biz!
. Kendisi
için dalgıçlık eden, daha başka iş de yapan bazı şeytanları da onun emrine verdik. Biz onları koruyup gözetiyorduk.
. Ve Eyyûb... Rabbine şöyle yakarmıştı:
"Dert/zorluk gelip çattı bana; sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin!"
. Hemen cevap verdik ona, kendisindeki derdi kaldırdık. Tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatırlatma olarak, ona ailesini ve beraberinde, benzerlerini de verdik.
. İsmail, İdris, Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi.
. Hepsini rahmetimize soktuk. Onlar hak ve barış için çalışanlardandı.
. Ve Zünnûn. Hani, kızarak gitmişti de ona asla güç yetiremeyeceğimizi/ölçüyü kendisine uygulamayacağımızı sanmıştı. Sonra, karanlıkların bağrında şöyle yakardı: "Senden başka ilah yok, tespih ederim seni! Kuşkusuz, ben zalimlerden oldum."
. Hemen imdadına yetiştik. Gamdan kurtardık onu. İnananları işte böyle kurtarırız biz!
. Ve Zekeriyya. Hani, Rabbine yakarmıştı: "Rabbim, beni yapayalnız, bir başıma bırakma! Sen, Vâris olanların/mirasçıların en hayırlısısın!"
. Kendisine hemen cevap vermiş. Yahya'yı ona hediye etmiş, karısını kendisi için
doğurmaya elverişli hale getirmiştik. Onlar, hayırlarda yarışırlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı. Onlar, bize ürpererek saygı gösterirlerdi.
. Ve o, cinsiyet organını/ırzını titizlikle koruyan kadın. Onun
bağrına ruhumuzdan üfledik de kendisini ve oğlunu âlemler için bir mucize yaptık.
. İşte şu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de Rabbinizim. O halde bana ibadet edin.
.Helâk ettiğimiz bir kente/medeniyete yaşamak
her tepeden akın ederler.
. Hak olan vaat yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin
gözleri birden donup kalmıştır. "Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk. Hayır, biz zalimlerdik!" derler.
. Siz ve Allah'ın berisinden, kulluk/kölelik
ettikleriniz, cehennem odunusunuz. Hepiniz oraya gireceksiniz.
. Eğer onlar ilah olsalardı, oraya girmezlerdi.
. Onlar için orada derin bir iç çekiş var. Ve onlar orada hiçbir şey işitmezler.
. Tarafımızdan kendilerine güzellik
hazırlananlara gelince, bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
. Onun uğultusunu duymazlar. Onlar, gönüllerinin istediği şeyler içinde sürekli yaşayacaklardır.
Melekler onları şöyle karşılarlar: "Bu size o vaat edilen gününüzdür!"
. Gün olur, göğü, yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. İlk yaratılışta başladığımız gibi onu baştan yaparız. Üzerimizde bir vaat olarak biz bunu mutlaka yapacağız.
. Yemin olsun, zikirden sonra Zebur'da şunu yazmıştık: Yeryüzüne benim iyilik ve barış seven kullarım vâris olacaktır.
. Kuşkusuz, bunda, ibadet eden/iş yapıp değer üreten bir topluluk için kesin bir tebliğ vardır.
. Ve biz seni ancak âlemlere bir
merhamet/bir sevgi olman dışında bir şey için göndermedik.
. De
ki: "Bana şu vahyediliyor: "Tanrınız ancak bir tek tanrıdır.Peki, siz, müslümanlar/Allah'a teslim olanlar mısınız?"
. Eğer
yüz çevirirlerse de ki: "Hepinize aynı şekilde, aynı düzeyde açıkladım.
Artık bilmiyorum, tehdit edildiğiniz şey yakın mıdır, uzak mıdır?". Kuşkusuz O, sözün açığa vurulanını da bilir;
saklamakta olduklarımızı da bilir.
. Bilmiyorum, belki de o, sizin için bir fitnedir. Belirli bir süreye kadar bir nimetlendirmedir.
. Resul şöyle yakardı: "Rabbim, hak ile
hükmet! Bizim Rabbimiz Rahman'dır. Sizin nitelendirmelerinize karşı yardımına başvurulandır, Müsteân'dır."
Not: ALLAH biz insanlara gönderdiği Kuran'ı anlayarak okuyalım.Başlarken iniş sırasına göre Kuran'ı okuyalım lütfen.Teşekkür ederim..
Not: ALLAH biz insanlara gönderdiği Kuran'ı anlayarak okuyalım.Başlarken iniş sırasına göre Kuran'ı okuyalım lütfen.Teşekkür ederim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder