92..Bakara Suresi

          92-Bakara Suresi


Rahman Rahim olan ALLAH’ın adıyla

  . Elif, Lâm, Mîm. 

. İşte sana o Kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için. 

. Ki onlar, gayba inananlar, namazı/duayı 

yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak 

                  verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır. 

. Hem sana vahyedilene hem de senden önce vahyedilene inananlardır onlar. 

Âhireti gereğince kavrayıp anlayanlar da
onlardır.
 

. İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar. 

. Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları 

sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler. 
. Allah onların kalpleri, kulakları üzerine 
mühür basmıştır. Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür. 
. İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhiret gününe inandık!" derler ama onlar inanmış değillerdir. 
. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma 
yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar. 

.Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri 

        

götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür. 

. Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!" demişlerdir. 

. Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar. 

. Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası 

                         

çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar. 

. Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, "İman ettik" derler. Kendi 

şeytanlarıyla baş başa kaldıklarına ise söyledikleri şudur: "Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz." 

. Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde sürüklüyor. 

. İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip 

karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de değillerdir. 

. Onların durumu şu kişinin durumuna 

benzer: 

Bir ateş tutuşturmak istedi.Ateş,çeresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler. 

. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler. 

. Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, 

bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını 

kulaklarına tıkarlar. Allah Muhît'tir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır. 
. Şimşek, neredeyse gözlerini çarpıp 
götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. 
Çünkü Allah her şeye Kadîr'dir. 

. Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de 

yaratan Rabbinize ibadet edin ki, korunabilesiniz. 

                                               

. O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü 

de bir bina yaptı. Ve gökten bir su 

                                       

indirdi de onunla sizin için meyvelerden/


ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın. 

. Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku 

içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi/tanıdıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz... 

. Eğer yapamazsanız -ki asla 

yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o. 

. İman edip hayra/barışa yönelik işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için, altlarından ırmaklar akan cennetler 

olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyveden bir rızık olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey!" Bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır. 

. Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, 

Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar. Allah onunla yoldan çıkmışlardan başkasını saptırmaz. 

. Onlar ki, Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar. 

.Allah'a.nasılnankörlük ediyorsunuz

/Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz?! Siz 

ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz. 

. O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe 

saltanat kurdu da onları yedi gök 

halinde düzenledi. O Alîm'dir, her şeyi çok iyi bilir. 

. Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan 

döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." 

. Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz." 

. Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi 

şekilde bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin." 

. Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim 

ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim." 

. O vakit biz meleklere, "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre 
sapmış ve nankörlerden olmuştu. 

. Ve Âdem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey 

Âdem, sen ve eşin cennete yerleşin ve orada dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz." 

. Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır." 

. Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul 

           
eder; Rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar. 

. "Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. 

Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir. 

. Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. 

. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim 

nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden korkun. 

. Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak 

indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkâr eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının. 

. Hakkı bâtılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz. 

. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı 

verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin. 

. İnsanlara hayırda erginliği/dürüstlüğü 

emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? 

. Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. 

. O ürperti duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir. 

. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. 

. Ve sakının o günden ki, hiçbir benlik 

bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. . Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı 

da hatırlayın. Hani, onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınıza hayâsızca davranıyorlar/kadınlarınızın rahimlerini yokluyorlar/kadınlarınızı hayata salıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabbinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı. 

. Hani, önünüzde denizi yarmıştık da sizi 

kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz. 

. Ve Mûsa ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun 

ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Zulme sapmıştınız siz. 

. Belki şükredersiniz diye bunun 

ardından da sizi affetmiştik.. 

. İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Mûsa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla bâtılı ayıran mesajı vermiştik. 

. Hani, Mûsa, toplumuna demişti ki: "Ey 

toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bâri'inize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin 

için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır." 

. Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Mûsa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla 

inanmayacağız." Bunun üzerine sizi 

yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. 

. Sonra, ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz. 

. Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve 

size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "Rızık olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler. 

.Şöyle demiştik:"Girin şu kente; 

orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve "Affet bizi!" deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz." 

. Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü 

kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.

. Bir zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa 

vur!" demiştik. Taştan hemen oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik. 

. Siz şöyle demiştiniz: "Ey Mûsa, biz bir 

tek yemeğe asla dayanamayız; bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." 

Mûsa şöyle demişti: "Siz daha aşağı bir nimete daha üstün bir nimeti mi değişmek istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerlerine 

zillet, eziklik ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba çarpıldılar. Bu böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu. Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı. 
.Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a ve 

âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar. 

. Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış 

da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz." 

. Bunun ardından da yüz çevirip 

döndünüz. Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacaktınız. 

. Yemin olsun, içinizden Cumartesi 

gününde azgınlık yapanları siz bilirsiniz. Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin." 

. Bu durumu, o zamankilere ve onların 

ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık. 

. Mûsa, toplumuna 

dedi ki: "Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden 
biri olmaktan Allah'a sığınırım." 
. Şöyle konuştular: "Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size emredileni yapın! 

. Şöyle dediler: "Çağır Rabbine bizim 

için, neymiş onun rengi açıklasın bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir; seyredenlere mutluluk verir." 

. Şöyle dediler: "Dua et Rabbine, 

açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız." 

. Cevap verdi Mûsa: "Allah diyor ki, 

bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir 

inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı. 

. Siz bir adam öldürmüştünüz de onunla 

ilgili olarak çekişip duruyordunuz. Oysaki Allah, sizin sakladıklarınızı ortaya çıkaracaktı. 

. Şöyle dedik: "Kesilen ineğin bir 

parçasıyla öldürülen adama vurun." İşte böyle diriltir Allah ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz. 

. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine kaskatı kesildi. Taş gibidir o. Belki daha da katıdır. Taşların bazıları var ki, 

ondan ırmaklar fışkırır. Bazıları var ki, çatır çatır yarılır da içinden su çıkar. Öylesi var ki, Allah korkusundan aşağılara düşer. Allah, yapıp durduklarınızdan gafil değildir. 

. Şimdi siz bunların size inanmalarını mı 

umuyorsunuz? Bunların içlerinden bir fırka vardır ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu, akletmelerinin ardından, bilip durdukları halde tahrif ediyorlardı. 

. İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, 

"İnandık!" derler. Baş başa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabbiniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz? Aklınızı işletmeyecek misiniz?" 

. Bilmezler mi ki, Allah onların 

sakladıklarını da açıklarını da çok iyi bilmektedir. 

. İçlerinde ümmî olanlar da vardır ki 

Kitap'ı bilmezler, sadece anlamını bilmeden okuyuşlar/hurafeler/hayal ve kuruntular bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar. 

.Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit 

bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! 

. Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De ki: 

"Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" 

81. İş onların sandığı gibi değil! Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin 

dostudurlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde. 

. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise cennetin dostudurlar. Onlar da onun içinde sürekli kalacaklardır. 

. İsrailoğullarından şöyle bir söz de almıştık: Allah'tan başkasına ibadet 

etmeyin, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin. Bütün bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz. 

. Sizden şu sözü de almıştık: Birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz. Birbirlerinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız. Bunu kabul etmiştiniz. Hâlâ da buna tanıklarsınız. 

. Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız:Birbirinizi öldürüyorsunuz. 

İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir 

kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. 

. İşte bunlar, âhiret karşılığında 

dünyayı satın alan kişilerdir. Azap, hafifletilmeyecektir onlardan. Hiçbir şekilde yardım da edilmeyecektir onlara. 

. Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller 

verdik ve kendisini Ruhul-kudüs'le 

güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslanmadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz. 

."Kalplerimiz kabuk tutmuştur." dediler.

Hayır, öyle değil! Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder. 

. Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine Allah katından bir kitap 

geldiğinde, daha önce inkâr edenlere karşı zafer isteyip durdukları halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Allah'ın laneti, küfre 

sapanların üstüne olsun! 

. Allah'ın, kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce 

kıskanarak, Allah'ın vahyettiğini inkâr etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları 

şey ne çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır. 

. Onlara, "Allah'ın indirmiş olduğuna inanın!" denildiğinde şöyle konuşurlar: "Biz, bize indirilene inanırız." Ve ondan

ötesini inkâr ederler. Oysaki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir. Söyle onlara: "Madem iman sahibiydiniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini niye öldürüyordunuz?" 

.Yemin olsun ki, Mûsa size açık-seçik hak 

beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Zalimlersiniz sizler. 

. Hani, kesin söz almıştık sizden de Tûr'u üzerinize kaldırmıştık. "Size verdiğimizi

kuvvetlice tutun ve dinleyin!" demiştik. Şöyle demişlerdi: "Dinledik ve isyan ettik." İnkârları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: "Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu!" 

. De ki: "Allah katındaki âhiret yurdu 

diğer insanların değil de yalnız ve yalnız sizin ise, eğer doğru sözlü iseniz, hadi isteyin ölümü!" 

.Ellerinin önden gönderdiği 

şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir. Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir. 

. Sen onları, insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun. Şirke batanlardan bile... Her biri bin yıl ömür sürsün ister. 

                  

Oysaki, uzun yaşaması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Allah, yapmakta olduklarını çok iyi görmektedir. 

. De ki: "Kim Cebrail'e -ki o, Allah'ın 

izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayıcı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine indirmiştir- düşman kesilirse, 

. Kim Allah'a, O'nun meleklerine, 

resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düşman kesilirse, Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir. 

. Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler 

indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez. 

. Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, 

içlerinden bir fırka ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman etmezler. 

. Allah katından kendilerine, ellerinde 

bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir fırka, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar. 

. Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup 

durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü 

öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysaki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla 
Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi! 

. Eğer onlar iman edip sakınsalardı, Allah katından bir sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilebilselerdi. 

. Ey iman edenler! "Râina!" demeyin, 

"Unzurna!" deyin/"Bizi davar gibi güt!" diye konuşmayın, "Bize bak!" diye konuşun ve dinleyin. Kâfirler için korkunç bir azap vardır. 

. Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla 

müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah, rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir. 

. Biz bir ayeti siler, unutturur veya 

ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi? 

. Bilmedin mi ki göklerin de yerin de 

mülk ve saltanatı yalnız Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir velî vardır ne de bir yardımcı. 

.Yoksa siz de resulünüzden,daha önce 

Mûsa'dan istekte bulunulduğu gibi 

isteklerde bulunmak mı diliyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan, yolun dosdoğrusunu saptırmış olur. 

.Ehlikitap'tanbirçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden sizi, 

imanınızdan sonra kâfirler haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi. Hem de gerçek kendilerine ayan-beyan olduktan sonra... Allah, buyruğunu getirinceye değin affedin, hoşgörün. Allah, her şeye gücü yetendir. 

. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin. Öz benlikleriniz için önden 

gönderdiğiniz her hayrı, Allah katında bulacaksınız. Hiç kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir. 

. "Yahudi yahut Hıristiyan olandan 

başkası cennete asla giremeyecek." dediler. Bu, onların hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşları

kuruntularıdır. De ki onlara: "Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!" 

. İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel 

davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar... 

. Yahudiler: "Hıristiyanlar hiçbir şey üzerinde değil." dediler.Hıristiyanlar da: 

"Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar. İlimden nasibi olmayanlar da aynen onların sözleri gibi söz etti. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir. 

. Allah'ın mescitlerini, içlerinde O'nun adı anılıyor diye engelleyen ve onların 

yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!... Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır. Âhirette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür. 

. Doğu da batı da yalnız Allah'ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır. Allah Vâsi'dir, varlığı sürekli genişletip   


büyütür; Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. 

. "Allah çocuk edindi." dediler. Hâşâ! 

Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir. 

. Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedî' 

O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol!" der. Artık o, oluverir. 

. Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize 
gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır. 

. İnan olsun ki, biz seni hak üzere bir 

müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen, cehennem ehlinden sorgu suale çekilmeyeceksin/cehennem yâranından sen sorumlu değilsin. 

. Sen onların öz milletlerine uymadıkça 

Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu erdirici 

kılavuzluğun ta kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir yardımcın. 

. Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, 

okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. 

. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim 

nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım. 

. Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye 

kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yardım göremeyecekleri o günden sakının! 

. Hani Rabbi, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını

     vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz." buyurdu. 

. Hatırla o zamanı ki, biz o evi insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua/namaz 

yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!" 

. İbrahim şöyle yakarmıştı: "Rabbim! Şu 

kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah'a ve âhiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır."Rab dedi ki: 

"Küfre sapanları az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına itiveririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o!" 

. İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin 

ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, 

evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin." 

. "Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki 

müslüman/Allah'a teslim olan kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul 


et! Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın." 

. "Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin 

ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet 

sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın." 

. Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir? 

Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, âhirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette... 

. Rabbi ona, "Müslüman olup bana 

teslim ol!" dediğinde o şu cevabı vermişti: "Teslim oldum âlemlerin Rabbi'ne!" 

. İbrahim de oğullarına şunu vasiyet etti, Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin." 

.Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız? Hani, 

oğullarına şunu sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına, 

tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim olanlarız." 

. İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. 

Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz. 

. "Yahudi yahut Hıristiyan olun ki 

doğruya kılavuzlanasınız." dediler. De ki: "Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi." 

. Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e,İshak'a,Yakub'a,onun

torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya 

verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi 
ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız." 

. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi 

inanırlarsa, hiç kuşkusuz, iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar parçalanmış olurlar. Onlara karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en güzel bilendir O. 

. Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz. 

. De ki onlara: "Allah hakkında bizimle 

tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabbimizdir hem sizin Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na/Allah'a gönül verenleriz." 

. Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyanlardı" mı diyorsunuz? 

    

Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz 

yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. 

. İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. 

Kazandıkları kendilerine. Sizin kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız. 

.İnsanlar içinden bazı beyinsizler: 

"Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da. O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar." 

.İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık 

olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın 

kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir. 

. Biz senin, yüzünün habire göğe doğru 

çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram 

yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir. 

. Yemin olsun, Ehlikitap'a sen her türlü 

mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar 

birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun. 

. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz 

oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği gizliyorlar. 

. Gerçek, Rabbinden gelir. O halde sakın kuşkuya düşenlerden olma! 

. Herkesin bir yönü 

vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya getirecektir. Allah her şeye güç yetirendir. 

. Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i 

Haram'a döndür. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. 

. Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, 

insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır. 

. Nitekim size aranızdan bir resul 

göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor. 

. Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin! 

. Ey iman sahipleri! Sabra ve 

namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir. 

. Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız. 

. Yemin olsun ki, sizi korku, açlık; 

mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. 

.Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve 

sonunda O'na dönüp gideceğiz." 

. İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar. 

.Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin 

onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah 


Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde bilir. 

. İndirdiğimiz açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta 

insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder. 

. Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte 

böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım. 

.Ayetlerimizi inkâr etmiş ve 

küfre batmış halde ölenlere gelince; Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların ilenci onlar üstünedir. 

. Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır. 

.Sizin İlah'ınız Vâhid'dir, 

bir tek İlah'tır. İlah yoktur O'ndan başka. Rahman'dır O, Rahîm'dir. 


. Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin 

                      

yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri 

ardınca gelişinde, insanların yararı için 

denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın 

                                    

gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm 

                                              

canlılardan yaymasında, rüzgârların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur 

edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır. 

. İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah 

dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman 

sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındır. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın 

azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler! 

. O zaman, izlenenler, kendilerini 

izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir. Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu. 

.İzleyenler şöyle demiştir: "Ne olurdu bir 

kez daha imkân verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak." Böylece Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten çıkamazlar. 

. Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden 

temiz ve helal olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır. 

. Hiç kuşkusuz o, size 

kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur. 

.Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz, 

atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!... 

. O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen 

varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemezler onlar. 

. Ey iman sahipleri! Size verdiğimiz 

rızıkların temizlerinden yiyin ve -eğer yalnız O'na kulluk/ibadet ediyorsanız- Allah'a şükredin. 

. Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-

buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir. 

. Allah'ın Kitap'tan indirdiği şeyi gizleyip 

onu basit bir ücret karşılığı satanlar,  karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. 

. İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, 

affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!... 

. Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak 

olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler. 
.Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda 
erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, 
namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri. 

. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür 

kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi 

tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden 

size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır. 

. Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin için hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.

. İçinizden birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, 

üzerinize yazılan şudur: Ana-babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahiplerinin üstüne bir hak olarak… 

. Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse hiç kuşkusuz bunun günahı onu 

değiştirenler üzerinedir. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. 

. Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet edicidir. 

. Ey iman sahipleri! Oruç sizden 
öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. 

. Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca 

başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır. 

. Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz 

olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık 

ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır. 

. Kullarım sana benden sorarlarsa ben 

Karîb'im, gerçekten çok yakınım. Dua 

edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru ve iyiyi bulabilsinler. 

. Oruç gecesi kadınlarınıza cinsel 

yaklaşım size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir/eştir, siz de onlar için giysisiniz/eşsiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin 

beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde 

itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler. 

.Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma 

yollara başvurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın. 

. Sana, doğan Aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından 

girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. 

. Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere 

saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor. 

. Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de 

onları çıkarın. Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da, onlar sizinle 

çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası! 

. Eğer savaşı sona erdirirlerse Allah çok affedici, çok merhametlidir. 

. Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez. 

. Haram ay, haram aya karşılıktır. 

Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan sakının ve bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir. 

. Allah yolunda harcama yapın/nimetleri 

paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Güzel düşünüp güzel işler yapın! Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever. 

. Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz,

esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak şeklinde bağışta bulunmanın kolayınıza geleni yeterlidir. Bağış, kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut 

başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek/Allah'a yakınlık için Kâbe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak 
isteyen, esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen bir bağışta bulunsun! Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on 
gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah'tan sakının ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. 

. Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı 

kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının! 

. Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. 

Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'a-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz. 

. Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir. 

. Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız 

gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabbimiz, bize dünyada ver!" Böylesi için âhirette bir nasip yoktur. 

. Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru!" 

. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür. 

. Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz. 

. İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin 

hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o, düşmanların en yamanıdır. 

.Yanından ayrıldığında/işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı sevmez. 

. Ona, "Allah'tan sakın!" dendiğinde, 

gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o! 

. İnsanlardan öylesi de vardır ki, 

benliğini Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeye satar. Allah, kullarına karşı Raûf'tur, çok şefkatlidir 

. Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin. Şeytanın 

adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. 

. Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir. 

. Onlar, Allah'ın ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine 

gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür. 

. Sor İsrailoğullarına, onlara nice açık 

ayet verdik. Kim Allah'ın nimetini, o kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın azabı pek zorludur. 

. İğreti/sefil hayat küfre sapanlara 

süslü gösterilmiştir; onlar, iman 

sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır. 

. İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra 

Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında 
hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı 
hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan 

başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından 

sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir. 

. Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve 

zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır. 

. Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: "İnfak 

ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir." 

. Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş 

üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 

.Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda 

savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir 

kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidat edip dininden döner de kâfir olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada. 

. İnanıp hicret eden ve Allah yolunda 

uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir. 

. Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı 

sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de 

soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. 

.Dünya   veâhirethakkında...

                        

Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getirmek 

kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi 
zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir. 

. Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden 

yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar 

nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler. 

. Sana âdet halini de sorarlar. De ki: "O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan 

uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden onlara gidin." Şu bir gerçek ki 

Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever. 

. Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz 

benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah'tan sakının ve bilin ki, O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver. 

. İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, 

insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline getirmeyin. Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. 

. Allah sizi, dil sürçmesi sonucu, 

lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığınızdan hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak 


davranır. 

. Kadınları hakkında îlâ 

yapanlar/yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme vardır. Eğer o süre içinde eşlerine dönerlerse Allah bağışlayan, merhamet edendir. 

. Eğer boşanmaya kesin karar 

vermişlerse, şüphesiz Allah çok iyi işiten çok iyi bilendir. 

. Boşanmış kadınların kendi başlarına üç 

âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal 
olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini 
geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar 
üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 

. Boşama iki kezdir. Bunun ardından ya 

iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara 

verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın 

sınırlarında duramayacaklarından kaygılanırsanız, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. 

Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler. 

. Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikâhlanıncaya kadar ilk erkeğe 

helal olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde 

sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar. 

. Kadınları boşadığınızda, bekleme 

sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın 

ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi çok iyi bilmektedir. 

. Kadınları boşadığınız zaman bekleme 

sürelerini tamamladıklarında, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocalarıyla nikâhlanmaları hususunda onlara engel çıkarmayın. Bu, 
sizin Allah'a ve âhiret gününe inanmış olanınıza verilen öğüttür. Bu sizin için daha isabetli ve daha temizdir. Allah bilir ama siz bilmezsiniz. 

. Anneler çocuklarını -emzirmeyi 

tamamlamak isteyen kimseler için- tam 

iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiçbir benlik yaratılış 

kapasitesi dışında bir şeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer anne-baba karşılıklı 

anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla, bunu yapmanızda bir günah yoktur. Allah'tan 

korkun ve bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi biçimde görmektedir. 

. İçinizden ölüp de geriye zevceler bırakanların bu eşleri, dört ay 

on gün kendi başlarına beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. Allah, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberdardır. 

. İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda 

veya böyle bir şeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği 

              sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikâhı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki, Allah, benliklerinizin içindekini bilir. 

O'ndan sakının. Ve bilin ki, Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır. 

. Kendilerine dokunmadan veya onlar 

için herhangi bir mehir belirlemeden kadınları boşamanızda sizin için günah yoktur. Ancak onları nimetlendirin. İmkânları geniş 

olan kendi gücünde yapar bunu, imkânları sınırlı olan da kendi gücünde yapar. Örfe uygun bir nimetlendirme... Güzel düşünüp güzel davrananlar üzerine bir borç... 

. Bir mehir belirlemişseniz ve kadınları 

hiç dokunmadan boşamışsanız, kesiştiğiniz mehirin yarısını verin. Ancak kadınların vazgeçmesi ile, nikâh bağı elinde bulunan erkeğin durumu müstesna. 

Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki lütufkârlık farkını unutmayın. Allah, yapmakta olduklarını en iyi şekilde görmektedir. 

. Namazları/duaları ve orta namazı/orta duayı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin. 

. Bir korku ve endişe duyarsanız 

yürüyerek veya binit üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin. 

. İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan 

erkekler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkarlarsa, onların kendileri için yararlı gördüklerini yapmaları 

yüzünden size bir günah yoktur. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 

. Boşanmış kadınlar için örfe uygun bir geçim imkânı sağlanması Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur. 

. Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor. 

. Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinde yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi de sonra 

onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah,insanlara karşı çok lütufkârdır.Fakat insanların çokları şükretmezler. 

. Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. 

. Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç 

verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz. 

.Mûsa'dan sonra İsrailoğullarının 

kodamanlar meclisini görmedin mi? 

Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılırda savaşmazsanız

ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş

yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 


. Peygamberleri onlara dedi 

ki: "Allah, Tâlût'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal 

genişliği de verilmemiştir." Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü 

dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir. 

. Nebileri onlara şöyle söyledi:

"Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır." 

. Tâlût, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: 

" Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. 

Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur." 

Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir." 

. Câlût ve ordusuyla karşılaştıklarında 

şöyle yakardılar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et." 

. Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna 

uğrattılar. Ve Dâvûd Câlût'u öldürdü. Ve Allah, Dâvûd'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna 

uğrardı. Ama Allah âlemlere karşı çok lütufkârdır. 

. İşte bunlar Allah'ın ayetleri. Onları sana hak olarak okuyoruz. Yemin olsun ki sen, gönderilen elçilerdensin. 
. İşte resuller!Bizonların bazısını bazısına
 üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik 
ve onu Ruhul-kudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini 
öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler
de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor. 

.Ey iman edenler! Alış-verişin,dostluğun, 

şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir. 

. Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O,                    


sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin 
kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde 
ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat 
O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun 
bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; 

Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır. 

. Dinde baskı-zorlama-tiksindirme 

yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz 

sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir. 

. Allah, iman sahiplerinin Velî'sidir; 

                                   

onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. 

Küfre sapanlara gelince, onların dostları tâğuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada uzun süre kalacaklardır onlar. 

. Allah'ın kendisine mülk ve saltanat 

verdiğini iddia ederek/Allah kendisine mülk- saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim, "Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir!" deyince, küfre sapan o adam 

apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 


. Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş,duvarları-damları yere inmiş bir 

kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın. 

Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum." 

. Hani, İbrahim de şöyle yakarmıştı: 

"Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için ..." 

Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. 


Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 

. Mallarını Allah yolunda infak edip

harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da arttırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir; Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. 


. Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra 
bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. 

. Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan 

daha üstündür. Allah Ganî'dir, 

cömertliğine sınır yoktur; Halîm'dir, hoşgörüsüne sınır yoktur. 

. Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhiret 

gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip 

kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 

. Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz 

benliklerindekini kökleştirmek için 

infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren birbahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur 

                                düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir.Allah, yapmakta olduklarınızı tam 

bir biçimde görmektedir. 

. Herhangi biriniz ister mi ki; altından 

ırmaklar akan, içinden her tür meyvesi olan, hurmalardan, üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o 

bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz. 

. Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve 

yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. 

Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över. 

. Şeytan sizi fakirlikle korkutur, size görünür görünmez çirkinliklere sürükler, Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütüf vaat eder. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir. 

. O, hikmeti dilediğine verir. Ve 
kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz. 

. Hayır olarak harcadığınız, adak olarak

adadığınız her şeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır. 

. Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir.

 Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır. 

. Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin 

üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini/dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın 

yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız.

. İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp 

kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. 

. Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık 

infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. 

. O ribayı yiyenler, şeytanın bir 

dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysaki Allah, alış-verişi 

helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, 

işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada. 

. Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar karşılığında 
artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiçbirini sevmez. 

. İman edip barışa/hayra yönelik değerler üreten, 

namazı/duayı yerine getiren, zekâtı verenler için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar... 

. Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve 

eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. 

. Eğer bunu yapmazsanız, Allah ve 

resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan. 

. Eğer borçlu zorluk içinde ise eli 

genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. 

. Korkun o günden ki, onda Allah'a 

döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde verilecektir. Onlar hiçbir zulme uğratılmayacaklardır. 

. Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için 

birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren 

kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. 

Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya 

büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret 

sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. 

. Eğer yolculuk halinde olur da yazacak 

birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir. 

. Göklerdekiler ve yerdekiler de yalnız 

Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter. 

. Resul, Rabbinden kendisine indirilene 

inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, 

resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden 

ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır." 

. Allah hiçbir 

benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem 

başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı 

aleyhinedir. "Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen 

bizim Mevlâ'mızsın. Gerçeği örten nankörler/inkârcılar topluluğuna karşı yardım et bize!" 

                                                                                                           

Not: ALLAH'ın biz insanlara gönderdiği Kuran'ı, başlangıçta iniş sırasına göre anlayarak meali okuyalım.Teşekkür ederim..











Hiç yorum yok: