92.. BAKARA Suresi
Rahman Rahim ALLAH’ın
Adıyla. Elif, Lâm,
Mîm.
. İşte sana o
Kitap! Kuşku/ çelişme/
. Ki onlar,
gayba inananlar, namazı/duayı yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.
. Hem sana
vahyedilene hem de senden
önce vahyedilene inananlardır onlar. Âhireti
gereğince kavrayıp anlayanlar da onlardır.
. İşte
bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda
kurtuluşu bulanlar.
. Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
. Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; iman etmezler.
. Allah
onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır. Onların kafa gözleri
üstünde de bir perde vardır. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.
. İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhiret gününe inandık!" derler ama onlar
. İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhiret gününe inandık!" derler ama onlar
. Allah'ı ve
inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden
başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
. Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
. Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!" demişlerdir.
. Kalplerinde bir hastalık vardır da Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür. Ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
. Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!" demişlerdir.
. Dikkat
edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde
olmuyorlar.
. Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki,
. Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki,
. Bunlar
iman etmiş olanlarla yüz yüze geldiklerinde, "İman ettik" derler.
Kendi
şeytanlarıyla baş başa kaldıklarına ise söyledikleri şudur: "Hiç
kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran
kişileriz."
. Allah
onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde
sürüklüyor.
. İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip
. İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip
karanlık ve sapıklığı satın aldılar da
ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı. Bir yol-yordama girebilmiş de
değillerdir.
. Onların
durumu şu kişinin durumuna
benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş,
çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları
karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
. Sağırdırlar,
dilsizdirler, kördürler. Onlar
. Yahut
gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök
gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla
parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Muhît'tir, küfre sapanları çepeçevre
kuşatmıştır.
. Şimşek,
neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda,
orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah
dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü
. Ey
insanlar! Sizi de sizden öncekileri de
. O Rab ki,
yeri sizin için bir döşek, göğü de
bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de
onunla sizin için meyvelerden/ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip
durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın.
. Eğer
kulumuza indirdiğimizden kuşku
içindeyseniz, hadi onun benzerinden bir sure
getirin! Allah dışındaki destekçilerinizi/tanıdıklarınızı da çağırın. Eğer
doğru sözlü kişilerseniz...
. Eğer
yapamazsanız -ki asla
yapamayacaksınız- korkun o ateşten ki yakıtı insanlarla
taşlardır. Küfre sapanlar için hazırlanmıştır o.
. İman edip
hayra/barışa yönelik işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için,
altlarından
ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyveden bir rızık
olarak her nasiplendiril
diklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha
önce rızıklandırıldığımız şey!" Bu rızık onlara buna benzer şekilde
verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli
kalacaklardır.
. Şu bir
gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta
onun da üstündeki bir varlığı örnek
göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden
bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: "Allah, bunu örnek
vermekle ne demek istedi?" Allah onunla birçoğunu saptırır, birçoğunu da
onunla doğruya ve güzele kılavuzlar. Allah onunla yoldan çıkmışlardan başkasını
saptırmaz.
. Onlar ki,
Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın
birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte
bunlardır hüsrana uğrayanlar.
. Allah'a
nasıl nankörlük ediyorsunuz/Allah'ı
nasıl inkâr ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz,
O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na
döndürüleceksiniz.
. O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü
. O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü
. Bir
zamanlar Rabbin meleklere: "Ben,
yeryüzünde bir halife atayacağım."
demişti
de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan
döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni
kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben,
sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
. Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
. Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
. Dediler
ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok
. Allah
buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara
onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben
size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin
açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde
bilmekteyim."
. O vakit
biz meleklere, "Âdem'e secde
edin" demiştik de İblis dışında tümü
secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.
. Ve Âdem'e
şöyle buyurmuştuk: "Ey Âdem,
sen ve eşin cennete yerleşin ve orada
dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme
sapanlardan olursunuz."
. Bunun
üzerine şeytan onların ayaklarını
kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden
çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak
aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir
nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır."
. Bunun
üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da
onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O, evet O, Tevvâb'dır, tövbeleri
cömertçe kabul eder; Rahîm'dir,
Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu
yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. Onlar kederle de
yüzyüze gelmeyeceklerdir.
. Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu
. Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu
yalnız benden
korkun.
. Beraberinizdekini
doğrulayıcı olarak
indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkâr eden siz olmayın.
Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden
sakının.
. Hakkı bâtılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin;
. Hakkı bâtılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin;
. İnsanlara
hayırda erginliği/dürüstlüğü emredip de öz benliklerinizi unutuyor
. Sabra ve
namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti
duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
. O ürperti
duyanlar, Rablerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka
O'na döneceklerdir.
. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi,
. Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi,
. Ve sakının
o günden ki, hiçbir benlik bir
başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık
ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz.
Ve onlara yardım da edilmez.
. Sizi
Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani, onlar size
azabın en
çirkiniyle kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar,
kadınlarınıza hayâsızca davranıyorlar/kadınlarınızın rahimlerini
yokluyorlar/
kadınlarınızı hayata salıyorlardı. İşte bunda sizin için,
Rabbinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.
. Hani,
önünüzde denizi yarmıştık da sizi
. Ve Mûsa
ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı
edinmiştiniz. Zulme sapmıştınız siz.
. Belki
şükredersiniz diye bunun ardından da sizi affetmiştik..
. İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Mûsa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla bâtılı
. İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Mûsa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla bâtılı
. Hani,
Mûsa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz
benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bâri'inize tövbe edin;
egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir;
O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbeleri çok kabul
edendir, rahmeti sonsuz olandır."
. Siz şunu
da söylemiştiniz: "Ey Mûsa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla
inanmayacağız." Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp
duruyordunuz.
. Sonra,
ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz.
. Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size
. Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size
kudret helvasıyla bıldırcın indirdik:
"Rızık olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik.
Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.
. Şöyle
demiştik: "Girin şu kente; orada,
dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan
secde ederek girin ve "Affet bizi!" deyin ki, hatalarınızı
bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da
veririz."
. Ne var ki
zulme sapanlar, bir sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla
değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere
karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.
. Bir
zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa
vur!"
demiştik. Taştan hemen oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan
kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için;
yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik.
. Siz şöyle
demiştiniz: "Ey Mûsa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız; bizim için
Rabbine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan,
sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." Mûsa şöyle
demişti: "Siz daha aşağı bir nimete daha üstün bir nimeti mi değişmek
istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve
üzerlerine zillet, eziklik ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba
çarpıldılar. Bu böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor ve
haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu.
Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı.
. Şu bir
gerçek ki, iman edenlerden,
Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiîlerden Allah'a
ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında
kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır
onlar.
. Hani,
sizden şu şekilde kesin söz almış da
Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size
verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki,
sakınabilesiniz."
. Bunun
ardından da yüz çevirip döndünüz.
. Yemin
olsun, içinizden Cumartesi
. Bu durumu,
o zamankilere ve onların
. Mûsa,
toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor."
Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki:
"Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."
. Şöyle
konuştular: "Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!"
Cevap verdi:
"O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası
bir inektir." Hadi size emredileni yapın!
. Şöyle
dediler: "Çağır Rabbine bizim için,
neymiş onun rengi açıklasın
bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir
inektir; seyredenlere mutluluk verir."
. Şöyle
dediler: "Dua et Rabbine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim
gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette
kılavuzlanacağız."
. Cevap verdi Mûsa: "Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.
. Cevap verdi Mûsa: "Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.
. Siz bir
adam öldürmüştünüz de onunla
. Şöyle
dedik: "Kesilen ineğin bir parçasıyla öldürülen adama vurun." İşte
böyle diriltir Allah ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı
işletebilesiniz.
. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine
. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine
kaskatı kesildi. Taş gibidir o. Belki daha da
katıdır. Taşların bazıları var ki, ondan ırmaklar fışkırır. Bazıları var ki,
çatır çatır yarılır da içinden su çıkar. Öylesi var ki, Allah korkusundan
aşağılara düşer. Allah, yapıp durduklarınızdan gafil değildir.
. Şimdi siz
bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Bunların içlerinden bir fırka vardır
ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu, akletmelerinin ardından, bilip
durdukları halde tahrif ediyorlardı.
. İnanmış
olanlarla karşılaştıklarında, "İnandık!" derler. Baş başa
kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: "Allah'ın size açtığını, Rabbiniz
katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz?
Aklınızı işletmeyecek misiniz?"
. Bilmezler
mi ki, Allah onların sakladıklarını da açıklarını da çok
. İçlerinde
ümmî olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece anlamını bilmeden
. Yazıklar
olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir
karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler.
Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp
durdukları yüzünden!
. Dediler
ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır." De
ki: "Allah'tan bir ahit mi aldınız! Allah, ahdine asla ters düşmez. Yoksa
siz Allah'a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
. İş onların sandığı gibi değil! Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan
. İş onların sandığı gibi değil! Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan
. İman edip
hayra ve barışa yönelik işler
almıştık: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, anne-babaya,
akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik ve güzellikle davranın. İnsanlara güzeli
ve güzelliği söyleyin. Namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin. Bütün
bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip
duruyorsunuz.
niz. Birbirlerinizi
yurtlarınızdan çıkarmayacaksı
nız. Bunu kabul etmiştiniz. Hâlâ da buna
tanıklarsınız.
. Bütün
bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz.
İçinizden bir
zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık
hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size
haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz.
Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?
İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey
değildir. Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir. Allah,
yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
. İşte
bunlar, âhiret karşılığında dünyayı
satın alan kişilerdir. Azap,
hafifletilmeyecektir onlardan. Hiçbir şekilde yardım da edilmeyecektir
onlara.
. Yemin
olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve
arkasından da resuller gönderdik. Meryem
oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhul-kudüs'le
güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği
her seferinde büyüklük taslanmadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını
da öldürüyorsunuz.
. "Kalplerimiz
kabuk tutmuştur." dediler.
. Yanlarındakini
doğrulamak üzere
kendilerine Allah katından bir kitap geldiğinde, daha önce
inkâr edenlere karşı zafer isteyip durdukları halde, tanıyıp bildikleri
kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Allah'ın laneti, küfre sapanların
üstüne olsun!
. Allah'ın,
kullarından dilediğine lütfunun
eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak,
Allah'ın vahyettiğini inkâr etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne
çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler
için rezil edici bir azap vardır.
. Onlara,
"Allah'ın indirmiş olduğuna
inanın!" denildiğinde şöyle konuşurlar:
"Biz, bize indirilene inanırız." Ve ondan ötesini inkâr ederler.
Oysaki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir. Söyle onlara:
"Madem iman sahibiydiniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini niye
öldürüyordunuz?"
. Yemin
olsun ki, Mûsa size açık-seçik hak
. Hani,
kesin söz almıştık sizden de Tûr'u
üzerinize kaldırmıştık. "Size
verdiğimizi kuvvetlice tutun ve dinleyin!" demiştik. Şöyle demişlerdi:
"Dinledik ve isyan ettik." İnkârları yüzünden gönüllerine buzağı
içirildi. De ki: "Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın
emretmekte olduğu!"
. De ki:
"Allah katındaki âhiret yurdu diğer
. Ellerinin
önden gönderdiği şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir. Allah,
zalimleri çok iyi bilmektedir.
. Sen onları, insanların yaşamaya en
. Sen onları, insanların yaşamaya en
düşkünü olarak bulursun. Şirke
batanlardan
bile... Her biri bin yıl ömür
sürsün ister. Oysaki, uzun yaşaması onu azaptan
uzaklaştıracak değildir. Allah, yapmakta olduklarını çok iyi görmektedir.
. De ki:
"Kim Cebrail'e -ki o, Allah'ın izniyle
Kur'an'ı kendinden öncekini
doğrulayıcı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbine
indirmiştir- düşman kesilirse,
. Kim
Allah'a, O'nun meleklerine, resullerine, Cebrail'e, Mikâil'e düşman kesilirse,
Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir.
. Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler
. Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler
. Bir
ahitle söz verdikleri her seferinde,
. Allah
katından kendilerine, ellerinde
bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde,
kitap verilenlerden bir fırka, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi
kaldırıp arkalarına attılar.
. Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda
. Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda
onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular.
Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara
büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de
Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine
indirileni öğretiyorlardı. Oysaki o iki melek,
"Biz bir imtihan aracıyız,
sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı.
İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var
ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine
zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın
âhirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini
sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi!
. Eğer
onlar iman edip sakınsalardı, Allah
. Ey iman
edenler! "Râina!" demeyin, "Unzurna!" deyin/"Bizi
davar gibi güt!" diye
. Ehlikitap'ın
küfre sapanlarıyla müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini
. Biz bir
ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir
. Bilmedin
mi ki göklerin de yerin de mülk
. Yoksa siz
de resulünüzden, daha önce Mûsa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde
bulunmak mı diliyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan, yolun
dosdoğrusunu saptırmış olur.
. Ehlikitap'tan
birçoğu, benliklerindeki
kıskançlık yüzünden sizi, imanınızdan sonra kâfirler
haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi. Hem de gerçek kendilerine
ayan-beyan olduktan sonra... Allah, buyruğunu getirinceye değin affedin,
hoşgörün. Allah, her şeye gücü yetendir.
. Namazı/duayı
yerine getirin, zekâtı verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz her
hayrı, Allah katında bulacaksınız. Hiç kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızı
iyice görmektedir.
. "Yahudi
yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla
giremeyecek." dediler. Bu,
onların
hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşları/kuruntularıdır. De ki onlara:
"Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı!"
. İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a
. İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a
teslim ederse, Rabbi katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için;
tasalanmayacaklardır onlar...
. Yahudiler:
"Hıristiyanlar hiçbir şey
üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da:
"Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da
okuyup dururlar. İlimden nasibi olmayanlar da aynen onların sözleri gibi söz
etti. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah
verecektir.
. Allah'ın
mescitlerini, içlerinde O'nun
adı anılıyor diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!... Böylelerinin, o mescitlere girmeleri
ancak korka korka olacaktır. Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır.
Âhirette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür.
. Doğu da
batı da yalnız Allah'ındır. O halde
nereye dönerseniz oradaAllah'ın yüzü vardır . Allah Vâsi'dir,varlığı sürekli genişletip büyütür; Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.
. "Allah
çocuk edindi." dediler. Hâşâ! Böyle
bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine,
göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun
bükmektedir.
. Gökleri
ve yeri, güzelliklerle donatarak
. Bilgiden
yoksun olanlar dedi ki: "Allah
bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize
gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti.
Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler
için iyiden iyiye açıklamışızdır.
. İnan
olsun ki, biz seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen,
cehennem ehlinden sorgu suale çekilmeyeceksin/cehennem yâranından sen sorumlu
değilsin.
. Sen
onların öz milletlerine uymadıkça
Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla
hoşnut olmaz. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta
kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti
arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir
yardımcın.
. Kendilerine
Kitap'ı verdiklerimiz onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte
. Kimsenin
kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin
hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yardım göremeyecekleri o
günden sakının!
. Hani
Rabbi, İbrahim'i
bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını
vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım."
İbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim
zalimlere ulaşmaz." buyurdu.
. Hatırla o
zamanı ki, biz o evi insanlar için
sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve
güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua/namaz yeri
edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: "Tavaf edenler, kendini
ibadete verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!"
. İbrahim
şöyle yakarmıştı: "Rabbim! Şu
kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah'a
ve âhiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır." Rab dedi ki:
"Küfre sapanları az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına
itiveririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o!"
. İbrahim'in,
İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları
zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen
. "Rabbimiz!
Bizi, sana teslim olmuş iki
müslüman/Allah'a teslim olan kıl. Soyumuzdan da
sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster,
bizim tövbemizi kabul et! Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul
edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın."
. "Rabbimiz!
İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti
öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen,
Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm
. Öz
benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir?
Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, âhirette de barış ve
iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...
. Rabbi
ona, "Müslüman olup bana teslim ol!" dediğinde o şu cevabı
. İbrahim
de oğullarına şunu vasiyet etti,
Yakub da: "Oğullarım! Allah sizin için bu
dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin."
. Yoksa siz,
Yakub'a ölümün gelip çatışına
tanıklar mıydınız? Hani, oğullarına şunu
sormuştu: "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" Cevapları şu
olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına,
tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız O'na teslim
olanlarız."
. İşte
bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin
. "Yahudi
yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız." dediler. De ki:
"Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim
milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi."
. Şöyle
deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a,
onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya
verilene ve diğer nebilere
verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız
O'na/Allah'a teslim olanlarız."
. Eğer
onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz, iyiyi ve güzeli
bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar parçalanmış olurlar. Onlara
karşı sana Allah yeter. En iyi işiten, en güzel bilendir O.
. Allah'ın
boyasını esas alın. Allah'tan daha
. De ki
onlara: "Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim
Rabbimizdir hem sizin Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz
size. Biz yalnız O'na/Allah'a gönül verenleriz."
. Yoksa
siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut
Hıristiyanlardı" mı diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha
bilgilisiniz yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı
gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz
değildir.
. İşte
bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler.
Kazandıkları kendilerine. Sizin
kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu
olmayacaksınız.
. İnsanlar
içinden bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne
çevirdi?"
. İşte
böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık
olsun
diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu
kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden
ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor
gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir
gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.
. Biz
senin, yüzünün habire göğe doğru
çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın
bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne
çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine
kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah
onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.
. Yemin
olsun, Ehlikitap'a sen her türlü
mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene
uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine
de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve
iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.
. Kendilerine
kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği
gizliyorlar.
. Herkesin
bir yönü vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun
Allah sizi bir araya getirecektir. Allah her şeye güç yetirendir.
. Nereden
çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür. Bu,
. Nereden
çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede olursanız olun,
yüzünüzü
ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın.
Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun.
Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu
sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.
. Nitekim
size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi
temizleyip
arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi
belletiyor.
. Anın beni
ki, anayım sizi. Şükredin bana,
. Ey iman
sahipleri! Sabra ve namaza/duaya sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz
. Allah
yolunda öldürülenler için "ölüler"
. Yemin
olsun ki, sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme
. Onlara
bir ıstırap gelip çattığında şöyle
derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda
O'na dönüp gideceğiz."
. İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
. Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi
. İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
. Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir. O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi
. İndirdiğimiz
açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta insanlara ayan-beyan
gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer
lanet okuyanlar lanet eder.
. Tövbe
edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin
. Ayetlerimizi
inkâr etmiş ve küfre batmış halde ölenlere gelince; Allah'ın, meleklerin ve tüm
insanların laneti onlar üstünedir.
. Sürekli o
lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
. Sizin İlah'ınız Vâhid'dir, bir tek İlah'tır. İlah
. Sizin İlah'ınız Vâhid'dir, bir tek İlah'tır. İlah
ardınca
gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın
gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm
canlılardan yaymasında, rüzgârların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde,
gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir
topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır.
. İnsanlar
içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da
onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok
kararlı ve taşkındır. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin
Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini
anlayabilseler!
. O zaman,
izlenenler, kendilerini
. İzleyenler
şöyle demiştir: "Ne olurdu bir
kez daha imkân verilse de şunların bizden
uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak." Böylece Allah onlara, yapıp
ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir. Ama artık ateşten
çıkamazlar.
temiz ve helal olmak şartıyla yiyin.
Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır.
. Hiç kuşkusuz
o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve
. Onlara,
"Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: "Hayır! Biz,
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir
şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...
. O küfre
sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara
haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden
akıllarını işletemezler onlar.
. Allah
size leşi, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır.
Ama zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden
yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok
merhametlidir.
. Allah'ın
Kitap'tan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret
karşılığı satanlar,
karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar. Kıyamet günü, Allah onlarla
konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.
. İşte
bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı,
. Bu
böyledir. Çünkü Allah, Kitap'ı hak
olarak indirmiştir. Kitap'ta çekişmeye
girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler.
. Yüzlerinizi
doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük
değildir. Hayırda
erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere,
kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa,
yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir,
namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde
ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve
şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte
bunlardır takva sahipleri.
. Ey iman
edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye
karşılık
hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından
herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel
biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve
bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç
bir azap vardır.
. Ey aklı
ve gönlü işleyenler, kısasta sizin
. İçinizden
birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, üzerinize yazılan şudur:
Ana-babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahiplerinin üstüne
bir hak olarak…
. Kim
işittikten sonra vasiyeti değiştirirse
. Kim
vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de
ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhamet
edicidir.
. Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler
. Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler
. Sayılı
günlerdir. Sizden kim hasta olur
veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün
sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye
olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek
iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer
bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
. Ramazan o
aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar
getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu
geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca
başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk
istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı
için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
. Kullarım sana benden sorarlarsa ben
. Kullarım sana benden sorarlarsa ben
anda cevap veririm. Hadi onlar da bana
karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru ve iyiyi bulabilsinler.
. Oruç gecesi
kadınlarınıza cinsel yaklaşım
size helal kılınmıştır. Onlar sizin için
giysidir/eştir, siz de onlar için giysisiniz/eşsiniz. Allah sizin öz
benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi
affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi
arayın. Tan
yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin
için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta
bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın
yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle
açıklar ki korunabilsinler.
. Mallarınızı
aranızda haksız ve uydurma yollara başvurarak yemeyin; bilip
durduğunuz halde
insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara
aktarmayın.
. Sana,
doğan Aylardan sorarlar. De ki:
hac için vakit ölçüleridir." Hayırda erginlik/dürüstlük evlere
arkalarından girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya
sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa
erebilesiniz.
. Sizinle
çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere
. Onları
yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları
çıkarın.
Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i
Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya
girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle
verilir küfre sapanların cezası!
. Eğer
savaşı sona erdirirlerse Allah çok
. Fitne
kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer
çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık
edilmez.
. Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık
. Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık
edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan
sakının ve bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir.
. Allah
yolunda harcama yapın/nimetleri
paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye
atmayın! Güzel düşünüp güzel işler yapın! Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri
sever.
. Haccı da
umreyi de Allah için tamamlayın.
Eğer engellenirseniz, esir veya köle
âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak şeklinde bağışta
bulunmanın kolayınıza geleni yeterlidir. Bağış, kendi yerine varıncaya kadar
başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı
bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek/Allah'a yakınlık
için Kâbe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin. Güvene
kavuştuğunuzda,
hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye
kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen bir bağışta
bulunsun! Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç günü hacda, yedi günü
döndüğünüzde, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir.
Allah'tan sakının ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
. Hac,
bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına
yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak
yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır.
Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının!
. Rabbinizden
bir lütuf ve bereket
istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın
ettiğinizde Meş'a-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi
anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
. Sonra,
insanların akın edip döndüğü
. Gerekli
ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız
gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla.
İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey
Rabbimiz, bize dünyada ver!" Böylesi için âhirette bir nasip yoktur.
. Onlardan
kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver,
âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru!"
. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
. Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
. Allah'ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki, siz O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
. İnsanlardan
öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve
. Yanından
ayrıldığında/işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok
etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı sevmez.
. Ona, "Allah'tan sakın!" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o!
. İnsanlardan öylesi de vardır ki, benliğini
. Ona, "Allah'tan sakın!" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o!
. İnsanlardan öylesi de vardır ki, benliğini
. Size
apaçık deliller geldikten sonra yine
. Onlar,
Allah'ın ve meleklerin buluttan
gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin
bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a
döndürülür.
. Sor
İsrailoğullarına, onlara nice açık ayet
verdik. Kim Allah'ın nimetini, o
kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın
azabı pek zorludur.
. İğreti/sefil
hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay
ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır. Allah,
dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır.
. İnsanlar
bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar
olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar
arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta
anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları
değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki
kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından
sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra
Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar
ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir.
. Yoksa
siz, sizden önce gelip geçmiş
olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza
gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve
zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar,
"Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki,
Allah'ın yardımı çok yakındır.
. Sana,
neyi infak edip vereceklerini
soruyorlar. De ki: "İnfak ettiğiniz mal ve
nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için
olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde
bilmektedir."
. Hoşunuza
gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı
olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu
halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
. Sana
haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir
günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i
büyük bir
günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir
kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle
savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidat edip dininden döner de kâfir
olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa gitmiştir. Ateş
ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada.
. İnanıp
hicret eden ve Allah yolunda
uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın
rahmetini umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
. Sana
uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir
günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü
yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de
soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü
olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." Allah, ayetleri size işte
böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
. Dünya ve
âhiret hakkında... Sana
yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe
yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada
yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden
ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların
sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir.
. Müşrik
kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun
inanmış
bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha
hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın.
İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha
hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete
ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt
alabilsinler.
. Sana âdet
halini de sorarlar. De ki: "O,
insana rahatsızlık veren bir haldir.
Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar
kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden
onlara gidin." Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice
temizlenenleri de sever.
. Kadınlarınız
sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Öz
benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah'tan sakının ve bilin ki,
O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver.
. İyilik
etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel
. Allah
sizi, dil sürçmesi sonucu, lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden
sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığınızdan hesaba çeker. Allah
Gafûr'dur, çok affeder;
. Kadınları
hakkında îlâ yapanlar/yaklaşmamaya yemin edenler için
. Eğer
boşanmaya kesin karar vermişlerse,
. Boşanmış
kadınların kendi başlarına üç
âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a
ve âhiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını
saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre
içinde herhangi bir
şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak
sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları
da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı
. Boşama
iki kezdir. Bunun ardından ya
iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak
gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle
kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve
kadının
Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından kaygılanırsanız, o zaman
kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın
sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar,
zalimlerin ta kendileridirler.
. Bütün
bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle
nikâhlanıncaya kadar ilk erkeğe helal olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında,
boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini
düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın
sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar.
. Kadınları
boşadığınızda, bekleme
sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak
tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için,
zararlarına bir biçimde, tutmayın.
Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur.
Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve
kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın.
Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.
. Kadınları
boşadığınız zaman bekleme
sürelerini tamamladıklarında, kendi aralarında örfe
uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocalarıyla nikâhlanmaları hususunda onlara
engel çıkarmayın. Bu, sizin Allah'a ve âhiret gününe inanmış olanınıza verilen
öğüttür. Bu sizin için daha isabetli ve daha temizdir. Allah bilir ama siz
bilmezsiniz.
. Anneler
çocuklarını -emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için- tam ikiyıl
emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde
hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiçbir
benlik yaratılış kapasitesi dışında
bir şeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi
çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer
anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse,
kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe
uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla, bunu yapmanızda
bir günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı en
iyi biçimde görmektedir.
. İçinizden
ölüp de geriye zevceler
bırakanların bu eşleri, dört ay on gün kendi başlarına
beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe
uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. Allah, yapmakta
olduklarınızdan gereğince haberdardır.
. İddet
bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle
bir şeyi içinizde saklamanızda sizin
için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir
ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün
normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve
zorunlu olan süre doluncaya kadar nikâhı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki, Allah,
benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki, Allah çok
affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır.
. Kendilerine
dokunmadan veya onlar için herhangi bir mehir belirlemeden kadınları
boşamanızda sizin için günah yoktur. Ancak onları nimetlendirin. İmkânları
geniş olan kendi gücünde yapar bunu, imkânları sınırlı olan da kendi gücünde
yapar. Örfe uygun bir nimetlendirme... Güzel düşünüp güzel davrananlar üzerine
bir borç...
. Bir mehir
belirlemişseniz ve kadınları hiç dokunmadan boşamışsanız, kesiştiğiniz
mehirin
yarısını verin. Ancak kadınların vazgeçmesi ile, nikâh bağı elinde bulunan
erkeğin durumu müstesna. Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz takvaya daha
yakındır. Aranızdaki lütufkârlık farkını unutmayın. Allah, yapmakta olduklarını
en iyi şekilde görmektedir.
. Namazları/duaları
ve orta namazı/orta
. Bir korku
ve endişe duyarsanız yürüyerek veya binit üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda
bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin.
. İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan
. İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan
erkekler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın bir yıla
kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkarlarsa,
onların kendileri için yararlı gördüklerini yapmaları yüzünden size bir günah
yoktur.
. Boşanmış
kadınlar için örfe uygun bir
. Aklınızı
işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor.
. Ölüm korkusuyla
. Ölüm korkusuyla
binlerce kişi halinde yurtlarından çıkanları
görmedin mi? Allah
onlara "Ölün!" dedi de sonra onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah,
insanlara karşı çok lütufkârdır. Fakat insanların çokları şükretmezler.
. Allah
yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her
. Kim var
Allah'a güzel bir şekilde borç
verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok
kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir.
Ve yalnız O'na döndürülürsünüz.
. Mûsa'dan
sonra İsrailoğullarının
kodamanlar meclisini görmedin mi?
Kendilerine gelen bir
peygambere şöyle
demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah
yolunda
çarpışalım." Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da
savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki: "Nasıl olur da Allah yolunda
savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük."
Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah,
zalimleri çok iyi bilir.
. Peygamberleri
onlara dedi ki: "Allah, Tâlût'u size kral gönderdi." Şöyle
konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz
ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir."
Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve
beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah,
mülkü genişletendir, her şeyi bilendir.
. Nebileri
onlara şöyle söyledi: "Onun mülk
ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size
gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa
hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman
sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
. Tâlût,
askerleriyle yola çıkınca dedi ki: " Allah sizi bir ırmakla imtihan
edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir.
Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak
üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı
geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiçbir
gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular:
"Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın
izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir."
. Câlût ve
ordusuyla karşılaştıklarında şöyle yakardılar: "Ey Rabbimiz, üzerimize
sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize
yardım et."
. Nihayet
Allah'ın izniyle onları bozguna
uğrattılar. Ve Dâvûd Câlût'u öldürdü. Ve Allah,
Dâvûd'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer
Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna
uğrardı. Ama Allah âlemlere karşı çok lütufkârdır.
. İşte
bunlar Allah'ın ayetleri. Onları sana
. İşte
resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan
bazısıyla
konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu
İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhul-kudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi,
onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra
birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman
etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var
ki, Allah dilediğini yapıyor.
. Allah'tan
başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin
kaynağıdır.
Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde
ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim
şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada
bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği
dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri
çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması
. Dinde
baskı-zorlama-tiksindirme yoktur.
Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye
dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a
inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması
yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.
. Allah,
iman sahiplerinin Velî'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre
sapanlara gelince, onların dostları tâğuttur ki, kendilerini nurdan
karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada uzun süre
kalacaklardır onlar.
saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim
şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da
şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim,
"Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir!"
deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya
ve güzele kılavuzlamaz.
. Ya şu
kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir
kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl
hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o
kişiyi yüz yıllık bir süre
için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti.
"Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır,
dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış.
Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl
yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş
kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir
olduğunu biliyorum."
. Hani,
İbrahim de şöyle yakarmıştı:
"Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun
ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak
kalbimin tatmin olması için ..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane
al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça
koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana
. Mallarını
Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane
bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için
daha da arttırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir;
Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde
. Mallarını
Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma
eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur
onlar için; tasalanmayacaklardır onlar.
. Güzel,
yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha
üstündür.
için
malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle
boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine
şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline
benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, küfre
sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
. Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmak ve öz
benliklerindekini kökleştirmek için infakta
bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü
iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur
düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam
bir biçimde görmektedir.
. Herhangi
biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinden her tür meyvesi olan,
hurmalardan, üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz
yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o
bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size
ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine
düşünebilesiniz.
. Ey iman
sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz
ve güzellerinden infak edin.
Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız
pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine
sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün
. Şeytan
sizi fakirlikle korkutur, size görünür görünmez çirkinliklere sürükler,
. O,
hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir
hayır
. Hayır
olarak harcadığınız, adak olarak
. Sadakaları
açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde
. Onların
iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine,
dilediğini/dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan
başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın
yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her
nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme
uğratılmazsınız.
. İnfak
edilenler, Allah yolunda kapanıp
kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar
içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır.
Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan bir
şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi
bilmektedir.
. Mallarını;
gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri
. O ribayı
yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü
kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir."
demişlerdir. Oysaki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine
Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi
Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır.
Sürekli kalacaklardır orada.
. Allah,
ribadan beklenen artışı mahveder,
. İman edip
barışa/hayra yönelik değerler üreten, namazı/duayı yerine getiren, zekâtı
verenler için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur
onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar...
. Eğer bunu
yapmazsanız, Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz,
mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de
zulme uğratılan.
. Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu
. Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu
. Korkun o
günden ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe
birbirinize borç verdiğinizde onu yazın.
Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği
şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda
geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına
giren, aklı
ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü
yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık
tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve
iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona
hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük
veya büyük, borcu, süresine kadar
yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah
katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için
daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret
sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı
alış-veriş yaptığınızda da tanık
bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar
verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan
korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.
. Eğer
yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde,
alınan
rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti
ödesin; Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen,
kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta
olduklarınızı çok iyi bilmektedir.
. Göklerdekiler
ve yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz
de Allah, ondan
. Resul,
Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun
meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden
hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik.
Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."
. Allah
hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte
bulunmaz. Her benliğin
yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi
aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem başkaları için kazandığı onun lehine,
yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile
kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey
Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize,
bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç
yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen
bizim Mevlâ'mızsın. Gerçeği örten nankörler/inkârcılar topluluğuna karşı yardım
et bize!"
NOT:ALLAH insanların bilmesi gereken tüm bilgileri Kuran da anlatmıştır.Arapça bilmiyorsanız mealini anlayarak okuyun lütfen.Okumayanlara da teklifte bulunun.TEŞEKKÜR EDERİM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder