66.. AHKAF SURESİ

          66..   AHKAF SURESİ 
        
                 Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
. Hâ, Mîm.
. Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu...


. Gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak olarak 
ve belirlenmiş bir süre için 
yarattık biz. Küfre batanlarsa uyarılmış oldukları şeyden yüz çevirmektedirler.
. De ki: "Allah dışında yakarmakta 
        
olduklarınızı gördünüz mü? Gösterin 
                     
bana, yerden neyi yarattılar onlar? Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Eğer doğru sözlü kişiler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı getirin bana!"

. Kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ın berisinden yalvarıp 

durandan daha sapık kim vardır? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler.
. İnsanlar, haşredilmek üzere toplandığında, o 
taptıkları onlara düşman olurlar; onların ibadetlerini de inkâr ederler.
. Herşeyi ayan-beyan gösteren 
ayetlerimiz onlara okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler: "Açık bir büyüdür bu!"
. Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor 
onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah'tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O'dur. Benimle 
sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."
. İnkâr edenler, inananlara şöyle derler: 
                                  
"Eğer bu, hayırlı bir şey olsaydı, bunlar ona inanmakta bizi geçemezlerdi." Bununla umduklarını bulamayınca şöyle diyecekler: "Bu, eski bir uydurmadır."
. Halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak Mûsa'nın kitabı var! Bu Kur'an da öncekileri 
tasdikleyen bir kitaptır. Zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde 
olsun diye Arap dilindedir.
. "Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru yol alanlar var ya, onlar için hiçbir korku 
yoktur; onlar tasalanmayacaklardır da...
. Cennet halkıdır onlar. Yapıp ettiklerine karşılık olarak sürekli kalacaklardır orada.
. Biz insana, anne-babasına çok iyi    
                 .  
davranmasını önerdik. Annesi onu 
                                            
zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet, yiğitlik çağına gelip kırk 
yıla erdiğinde şöyle der: "Rabbim; beni, bana ve ebeveynime verdiğin nimete şükretmeye, hoşnut olacağın iyi bir iş yapmaya yönelt! Soyum 
içinde,benim için barışı 
gerçekleştir. Sana yöneldim ben, sana 
teslim olanlardanım ben!"
. Bunlar, cennet halkı arasında o kimselerdir ki, yaptıklarının en güzelini kabul ederiz, çirkinliklerini görmezlikten geliriz. Bu onlara verilmiş olan şaşmaz vaattir.    
. Birisi de ana-babasına: "Yazık size, benden önce bir yığın nesil gelip geçtiği halde, siz bana, benim diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" dedi. Onlarsa Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun; inansana, Allah'ın vaadi haktır" diye vahlanınca o 
şöyle dedi: "Bu, öncekilerin masallarından başkası değil!"
. İşte bunlar, kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan ümmetleri içinde, üzerlerine azap hak olanlardır. Hiç kuşkusuz 
onlar, hüsrana uğrayanlardır.
. Herbirinin, yapıp ettiklerinden dereceleri 
vardır. Amellerinin karşılığı eksiksiz verilecektir, 
hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır.
. Gün olur, inkâr edenler ateşe arz edilirler. Onlara denir ki: "İyiliklerinizi/nimetlerinizi, o iğreti dünya hayatınızda silip 
süpür
dünüz, onlarla zevklenip eğlendiniz. Bugünse alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız. Çünkü siz, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladınız ve gerçeğe ters düştünüz."
            

. Âd kavminin kardeşini de an! O, kendinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçtiği Ahkaf'ta, toplumunu şöyle uyarmıştı: "Allah'tan başkasına kulluk/ibadet etmeyin! Gerçek şu ki, ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum."
. Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer 
doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."
. Dedi: "İlim, ancak Allah katındadır. Ben size, bana vahyedileni tebliğ ediyorum. Fakat sizin, cahillik edip duran bir toplum olduğunuzu görüyorum."
                   .Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce: "Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgâr ki, içinde acıklı bir azap var.
. Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir 
edecek. Sonunda o hale geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız biz.
. Yemin olsun, onlara, size vermediğimiz imkân ve kudreti vermiştik. Onlar için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturmuştuk. Fakat, işitme güçleri de gözleri de gönülleri de kendilerine hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı; çünkü ayetlerimize karşı direniyorlardı. Ve alaya aldıkları şey, onları kuşatıp sardı.
                                 
. Yemin olsun, sizi çevreleyen kentleri/medeniyetleri de helâk ettik. Belki dönerler diye ayetleri değişik biçimlerde sıralayıp durmuştuk.
. Allah'ın yanında yakınlık sağlamak için 
edindikleri ilahlar, onlara yardım etseydi ya! Tam aksine, onlardan uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların yalanları, uydurup durduklarıydı.
. Bir zaman, cinlerden bir topluluğu, 
                                                                Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onu dinlemeye hazır hale 
geldiklerinede: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarıcılar olarak kendi toplumlarına döndüler.
. Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Mûsa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola ileten bir Kitap dinledik."
. "Ey toplumumuz! Allah'ın davetçisine 
uyun, ona iman edin ki Allah, günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acıklı bir azaptan korusun!"
. Allah'ın davetçisine uymayan, 
yeryüzünde hiç kimseyle yarışamaz/hiç kimseyi âciz bırakamaz. Böylesinin, Allah dışında/Allah'ın davetçisi dışında evliyası da olmaz. Böyleleri apaçık bir sapıklık içindedir.
                                  
. Görmediler mi ki; gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorgunluğa 
düşmeyen Allah, ölüleri diriltmeye de kadirdir. Evet, O her şeye kadirdir.

. Gün gelir, o inkâr edenler, ateşe arz edilir. "Bu gerçek değil miymiş?" diye sorulur. "Elbette! Rabbimize yemin ederiz, gerçekmiş!" derler. Allah buyurur: "O halde, inkâr ettiğinizden ötürü tadın azabı!"
                                           
. Artık, resullerin azim sahibi olanlarının 
                                    
sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı 
 gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir 
duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundn başka kim helâk edilir!


NOT: Bu bir davettir LÜTFEN KURAN OKUYUN. Başlangıç için iniş sırasına göre TÜRKÇE KURAN meali okumayı tercih edin. Ve lütfen okuduktan sonra okumayanlara davette bulunun.. TEŞEKKÜR EDERİM

Hiç yorum yok: