Rahman ve Rahim Allah’ın
adıyla...
. O tozutup savuranlara/o
kırıp un-ufak edenlere,
. O ağırlık taşıyanlara,
. O kolayca akıp
gidenlere/o rahatça yüzenlere,
. O iş ve oluşu
bölüştürenlere yemin olsun ki,
. Hiç kuşkusuz, o size
vaat olunan kesinlikle doğrudur.
. Yemin olsun o ahenkli
yollar taşıyan göğe,
. Ki siz gerçekten
tartışmalarla dolu bir söz içindesiniz.
. Yüzgeri çevrilen onun
yüzünden çevrilir.
. Kahrolsun o düzenbaz
yalancılar,
. Ki onlar bir sersemlik
içinde ne yaptıklarından habersizdirler.
. Sorarlar: "Ne
zaman o din günü?"
. O gün onlar ateş
üzerinde deneme ve elemeye tâbi tutulacaklardır.
. Tadın imtihan ve
ıstırabınızı. İşte budur o çarçabuk gelmesini istediğiniz!
. Şu da bir gerçek ki,
sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;
. Rablerinin kendilerine
verdiğini almış kişiler olarak. Doğrusu, onlar bundan
önce de iyilik ve
güzellik sergilemekteydiler.
. Gecenin pek azında
uyumaktaydılar.
. Seher vakitlerinde af
dilemekteydi onlar.
. İhtiyaç sahibi için,
yoksul için bir hak vardı mallarında onların.
. Yeryüzünde ayetler
vardır görürcesine bilenler için.
. Benliklerimizin içinde
de. Hâlâ bakıp görmeyecek misiniz?
. Göğün ve yerin Rabbine
yemin olsun ki, o tıpkı sizin konuşabildiğiniz gibi kesin bir gerçektir.
. Geldi mi sana İbrahim'in
ikram edilen konuklarının haberi?
. Hemen ailesinin yanına
gitti; semiz bir dana getirdi.
. Danayı misafirlerin
önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.
. O arada, içine
bunlardan bir kuşku düştü. "Korkma!" dediler. Ve ona bilgin bir oğlan
müjdelediler.
. İbrahim sordu:
"Amacınız ne, ey elçiler?"
. Dediler: "Biz,
suçlulardan oluşan bir topluma gönderildik."
. "Üzerlerine
çamurdan taş atalım diye."
. "Rabbin katında,
sınır tanımazlar için işaretlenmiş taşlar."
. Orada, müminlerden kim
varsa çıkardık.
. Artık orada, bir ev
dışında, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan hiç kimse bulamıyorduk.
. Acıklı azaptan
korkanlar için orada bir işaret bıraktık;
. Mûsa'da da. Biz onu
açık bir kanıtla Firavun'a gönderdik.
. O tüm gücüyle/tüm
seçkin adamlarıyla
birlikte yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Bir büyücü yahut
mecnun."
. Bunun üzerine, onu da
ordusunu da yakalayıp suyun ortasına fırlattık. Kendi kendini kınayıp
duruyordu.
. Âd kavminde de bir
ibret var. Onlar üzerine, her şeyi yerinden söken rüzgârı göndermiştik.
. Üzerinden geçtiği her
şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu.
. Daha önce de Nûh
kavmini batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu.
. Yeri de biz döşedik. Ne
güzel döşeyicileriz!
. O halde Allah'a
kaçın/sığının! Ben size O'ndan gelmiş açıklayıcı bir uyarıcıyım.
. İşte böyle! Onlardan
önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür
ya deli."
. Bunu aralarında
vasiyetleştiler mi? Hayır, azıp sapmış bir topluluk bunlar.
. Artık onlardan yüz
çevir. Sen bu yüzden kınanmayacaksın.
. Hatırlat/öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek müminlere yarar sağlar.
. Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.
. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.
. Hatırlat/öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek müminlere yarar sağlar.
. Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.
. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni yedirip doyurmalarını da istemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder