47.. ŞUARA Suresi

  47.. ŞUARA  Suresi

                                              
                     Rahman Rahim ALLAH’ın Adıyla
. Tâ, Sîn, Mîm.. İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın 
ayetleri...
. Onlar iman etmiyorlar diye kendini üzüntüden tüketir gibisin.
. Eğer istersek gökten üzerlerine bir mucize indiririz de boyunları onun önünde perişanlıkla eğilip kalır.
. O Rahman'dan kendilerine söze bürünmüş
 yeni bir hatırlatma gelmeye dursun, ondan mutlaka yüz çevirirler.
. Yemin olsun, yalanladılar ama yakında gelecektir onlara alaya alıp durdukları şeyin haberleri.
. Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten.
. Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.
. Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten 
mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
. Rabbinin Mûsa'ya, "Zulüm sergileyenler topluluğuna git" diye seslenişini hatırla.
. "Firavun'un toplumuna git! Hâlâ sakınmayacaklar mı?"
. Demişti ki Mûsa: "Rabbim, doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."
. "Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Görev emrini Hârun'a gönder."
. "Hem, benim üzerimde onlar aleyhine işlenmiş bir suç var; bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum."
. "Hayır, olmaz!" dediler. "Ayetlerimizi 
götürün. Biz sizinleyiz, her şeyi dinlemekteyiz."
. "Hemen Firavun'a gidin, şöyle deyin: 
"Âlemlerin Rabbi'nin resulleriyiz biz."
. "İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder."
. Firavun dedi: "Biz seni aramızda, bir çocuk olarak koruyup beslemedik mi? Ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."
. "Ve sonunda o yaptığını da yaptın. Nankörlerden birisin sen."
. Mûsa dedi: "Onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."
. "Sizden korkunca aranızdan kaçtım. Daha sonra Rabbim bana hükmetme gücü bağışladı ve beni peygamberlerden biri yaptı."
. "O başıma kaktığın nimet, İsrailoğullarını köle yapmana karşılıktı."
. Firavun dedi: "Peki, âlemlerin Rabbi kim?"
. Dedi: "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi. Eğer iyice anlayıp inanıyorsanız."
. Firavun, çevresindekilere dedi: "Duyuyor musunuz?"
. Mûsa dedi: "O hem sizin Rabbinizdir hem 
de önceki atalarınızın Rabbidir."
. Firavun dedi: "Şu size gönderilmiş bulunan resulünüz gerçekten tam bir deli.". Mûsa dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir."
. Dedi: "Benden başka ilah 
edinirsen, yemin olsun seni zındanlıklar arasına atarım."
. Mûsa dedi: "Ya sana gerçeği gösteren bir 
şey getirmişsem!"
. Dedi: "Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!"
. O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.
. Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
. Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü;
. Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?"
. Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder,
. Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler."
. Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.
. Halka da: "Siz de toplanır mısınız?" denildi.
. "Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse."
. Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?"
. "Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
. Mûsa onlara dedi ki: "Atacağınız şeyi atın!"
. Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: "Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz."
. Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri 
şeyleri yalayıp yutuyor.
. Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar.
. Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne."
. "Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine."
. Firavun haykırdı: "Ben size izin vermeden 
ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize 
sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım."
. Dediler: "Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz,
. Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk."
. Mûsa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.
. Bunun üzerine Firavun, kentlere 
toplayıcılar gönderdi:
. "Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur."
. "Fakat bize gerçekten öfke püskürüyorlar."
. "Biz ise dikkatli davranan koca bir 
kitleyiz."
. Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
. Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik.
. Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık.
. Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar.
. İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi yakalandık!"
. Mûsa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir."
. Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, 
her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.
. Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
. Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.
. Sonra ötekileri boğduk.
. Bunda elbette bir ibret vardır ama onların 
çoğu inanmış kimseler değildi.
. Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak 
                 
Azîz, mutlak Rahîm.
. İbrahim'in haberini de oku onlara.
. Hani babasına ve toplumuna şöyle 
demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"
. Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya
devam edeceğiz."
. Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?"
. "Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?"
. Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk."
. Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!"
. "Siz ve o eski atalarınız!"
. "Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum."
. "O yarattı beni, O yol gösteriyor bana."
. "O'dur beni doyuran, suvaran."
. "Hastalandığında O'dur bana şifa ulaştıran."
. "Beni öldürecek, sonra diriltecek O'dur."
. "Din gününde hatalarımı affetmesini umup durduğum da O'dur."
. "Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler 
arasına kat!"
. "Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru/isabetli bir dil oluştur."
. "Beni, nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl."
. "Babamı da affet. Çünkü o, sapmışlardandır."
. "Herkesin diriltileceği gün beni utandırma."
. "Bir gündür ki o, ne mal fayda verir ne oğullar."
. "Yalnız temiz bir kalple Allah'a varan kurtulur."
. Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
. Cehennem de şımarıp azanların karşısına getirilir.
. Denir ki onlara: "O ibadet ettikleriniz nerede?"
. "Allah'ın dışındakiler, size yardım ediyorlar mı? Peki, kendilerine yardımları dokunuyor mu?"
. Ardından onlar ve öteki azgınlar 
cehennemin içinde tıkılmıştır.
. İblis orduları toplu haldedir.
. Onun içinde birbiriyle çekişirlerken şöyle derler:
. "Vallahi, biz açık bir sapıklığın ta içindeymişiz."
. "Çünkü sizi âlemlerin Rabbi'yle aynı düzeyde tutuyorduk."
. "Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
. "Artık ne şefaatçilerimiz var,
. Ne sıcak-samimi bir dostumuz."
. "Keşke bir dönüşünüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik."
. Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir 
ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
. Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak 
Azîz, mutlak Rahîm.
. Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı.
. Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz 
hiç sakınmıyor musunuz?"
. "Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndendir.
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o 
bayağı zavallılar izliyor."
. Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok."
. "Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!"
. "Ben iman etmiş insanları kovamam."
. "Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım."
. Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son 
vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın."
. Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumun beni yalanladı."
. "Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
. Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.
. Sonra dışta kalanları boğduk.
. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi
. Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, 
mutlak Rahîm.
. Âd da peygamberleri yalanladı.
. Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç 
sakınmıyor musunuz?" demişti.
. "Ben sizin için, güvenilir bir resulüm."
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. "Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir."
. "Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir
bina kurarak/bir işaret dikerek mi 
eğleniyorsunuz!"
. "Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?"
. "Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?"
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. "O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan 
korkun."
. "Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar,
. Bahçeler, pınarlar."
. "Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum."
. Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt 
verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."
. "Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil."
. "Biz azaba uğratılacak değiliz."
. Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama 
onların çoğu müminlerden değildi.
. Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, 
                  
mutlak Rahîm'dir.
. Semûd da peygamberleri yalanladı.
. Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: "Siz hiç 
sakınmıyor musunuz?"
. "Ben sizin için emin bir resulüm."
. "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
. "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
. "Siz burada güven içinde bırakılacak 
mısınız?"
. "Bahçelerde, pınarlarda."
. "Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde."
. "Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz."
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. "Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın."
. "Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar."
. Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin."
. "Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer 
doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir."
. Dedi: "Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin."
. "Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."
. Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular.
. Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
. Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak 
                
Rahîm'dir.
. Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı.
. Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Hâlâ 
sakınmıyor musunuz?"
. "Ben size gelen emin bir elçiyim."
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim 
ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
. "Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da,
. Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz."
. Dediler: "Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu 
topraktan sürülenlerden olacaksın."
. Lût dedi: "Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim."
. "Rabbim, beni ve ailemi bunların 
yaptıklarından koru."
. Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık.
. Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
. Sonra ötekileri mahvedip batırdık.
. Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
. Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.
. Ve senin Rabbin mutlak 
Azîz, mutlak Rahîm...
. Eyke halkı da elçileri yalanladı.
. Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?"
. "Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm."
. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
. "Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden 
başkasında değil."
. "Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;
. "Doğru-düzgün terazi ile tartın."
. "Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!"
. "Sizi ve önceki nesilleri yaratandan 
sakının!"
. Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin."
. "Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz."
. "Eğer doğru sözlülerdensen,
hadi üzerimize gökten parçalar düşür!"
. Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu 
Rabbim daha iyi bilir."
. Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.
. Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
                   
. Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
. Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
. O güvenilir Rûh indirdi onu,
. Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.
. Açık-seçik Arapça bir dille indirdi.
. O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.
. Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt 
değil mi?
. Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine 
indirseydik de,
. O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
. Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.
. Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.
. O azap onlara ansızın gelecek, farkında 
bile olmayacaklar.
. O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"
. Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?
. Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,
. Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,
. O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.
. Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir.
. Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.
. Onu şeytanlar indirmedi.
. Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez.
. Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.
. O halde, Allah'ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa 
azaba uğratılanlardan olursun.
. En yakın akraba ve hısımlarını uyar.
. Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir.
. Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: "Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım."
. O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan.
. O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman.
. Görüyor nasıldır secde edenler içinde 
dolaşman.
. Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.
. Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan?
. Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar.
. Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.
. Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar.
. Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar.
. Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar. 
 . İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme 
uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler.


Not:Tüm insanların okuması gereken ve kendi kendin tefsir eden Kuran'da, ALLAH bilinmesi gereken tüm bilgileri paylaşmıştır. Başlangıçta arapça bilmiyorsanız, mealden iniş sırasına göre anlayarak okuyun lütfen.TEŞEKKÜR EDERİM..


 




Hiç yorum yok: