56.. SAFFAT Suresi

 56.. SAFFAT Suresi

                        Rahman Rahim ALLAH’ın Adıyla
. Yemin olsun o saf bağlayıp dizilenlere/o 
saflar tutturup sıraya dizilenlere-o kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,
. O haykırarak sevk edenlere/o göğüs gererek durduranlara,
. O Zikir okuyanlara,
. Ki sizin İlah'ınız hiç kuşkusuz bir ve tektir.
. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O; doğuların da Rabbidir O.
. Biz o yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.
. Ve her türlü inatçı-âsi şeytandan koruduk.
. Onlar ne kadar çırpınsalar da o yüce konseyi dinleyemezler. Ve her taraftan atışa tutulurlar;
. Kovulurlar. Ve onlar için, yakalarını bırakmayan bir azap vardır.
. Yüce konseyden bir söz çalıp çarpan olabilirse de onun peşine hemen delici, alevli bir yıldız takılır.
. Şimdi sor onlara: Yaratış ve yaratılış bakımından onlar mı daha güçlüdür, yoksa bizim yarattığımız şuurlular mı? Gerçek şu ki, biz onları bir cıvık çamurdan yarattık.
. Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.
. Düşünüp taşınmaya çağrıldıklarında düşünmüyorlar.
. Bir ayetle yüz yüze geldiklerinde, dudak büküp eğleniyorlar.
. Şöyle dediler: "Bu, apaçık bir büyüden 
başka şey değildir."
. "Öldüğümüz, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı? Biz gerçekten diriltilecek miyiz?"
. "Önceki atalarımız da mı?"
. De ki: "Evet! Ve, siz de! Aşağılanmış, ezilmiş olarak."
. Müthiş bir komut sesidir O. Onlar öylece bakakalacaklar.
. Şöyle derler: "Vay başımıza! Din günüdür bu!"
. O yalanlayıp durduğunuz ayrım günüdür bu.
. Toplayın o zulmedenleri; eşlerini de. O tapınıp durmuş olduklarını da toplayın:
. Allah'tan başka tapınmış olduklarını. 
Sürün onları cehennemin yoluna.
. Durdurun onları, çünkü hepsi sorguya çekilecekler.
. Neniz var da birbirinize yardım etmiyorsunuz?
. Edemezler! Bugün hepsi teslim bayrağını çekmiş durumdadır.
. Birbirlerine dönerek bir şeyler sorup 
duruyorlar.
. Dediler: "Siz bize sağ taraftan geliyordunuz."
. Ötekiler dediler: "Hayır, siz zaten inanmıyordunuz?"
. "Bizim size karşı bir sultamız yoktu. İşin esası şu ki siz azmış bir topluluktunuz."
. "Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. 
Tadacağımızı elbette tadacağız."
. "Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü biz de sapıp azmış kişilerdik."
. Onlar o gün azap içinde ortaklık kurmuşlardır.
. İşte böyle yaparız biz suçlulara/günahkârlara.
. Onlar, kendilerine, "Allah'tan başka ilah yoktur" dendiğinde, kibirleniyorlardı.
. Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımızı mı terk edeceğiz?"
. Hayır, öyle değil! O, hakkı getirmişti. Diğer peygamberleri de tasdik etmişti.
. Yemin olsun, siz o acıklı azabı mutlaka tadacaksınız!
. Ve yalnız, yapıp ettiklerinizin karşılığıyla cezalandırılacaksınız.
. Allah'ın içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır.
. Onlar için belirlenmiş bir rızık vardır.
. Çeşit çeşit meyveler vardır. İkramla karşılanan kişilerdir onlar.
. Nimetlerle dolu cennetlerdedirler.
. Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.
. Kaynaktan doldurulmuş kadehler dolandırılır çevrelerinde.
. Bembeyaz, içenlere lezzet sunan kadehler.
. Sersemletme/baş ağrısı yok onda. Sarhoş da olmazlar ondan.
. Yanlarında, gözlerini onlara dikmiş, iri gözlü dilberler vardır.
. Korunmuş yumurtalar gibidir onlar.
. Birbirlerine dönüp bir şeyler sorarlar.
. İçlerinden bir sözcü şöyle der: "Benim yakın bir arkadaşım vardı."
. Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"
. "Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?"
. Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"
. Araştırdı, nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü.
. Dedi: "Vallahi, az kalsın sen beni de buralara düşürecektin."
. "Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de şurada toplananlar arasına girmiş olacaktım."
. "Peki, biz artık ölmeyecek miyiz?"
. "Sadece ilk ölümümüz; azaba da uğratılmayacağız, öyle mi?"
. Doğrusu bu, büyük başarının ta kendisidir.
. Çalışanlar, böylesi için çalışsınlar.
. Ödül ve ikram olarak, bu mu daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı. O ağaç ki, zalimler 
için onu bir fitne yaptık.
. Cehennemin ta dibinden çıkan bir ağaçtır o.
. Tomurcukları tıpkı şeytanların başlarıdır.
. Onlar ondan mutlaka yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklar.
. Sonra onların, o yedikleri üzerine kaynar su karıştırılmış bir içecekleri vardır.
. Sonra onların dönüşleri doğrudan doğruya cehennemedir.
. Çünkü onlar, babalarını sapıtmış kişiler 
halinde bulmalarına rağmen,
. Kendileri de hâlâ onların eserleri ardınca koşturuyorlar.
. Yemin olsun, daha önce ilk nesillerin çoğu da sapmıştı.
. Yemin olsun, onların içlerinde uyarıcılar görevlendirmiştik.
. Bir bak, nasıl oldu uyarılanların sonu!
. Ancak Allah'ın samimi, temiz kulları kurtuldu.
. Yemin olsun, Nûh bize yakarmıştı da ne güzel karşılık vermiştik biz.
. Ve kurtarmıştık onu da ailesini de o büyük sıkıntıdan.
. Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık.
. Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık.
. Selam olsun Nûh'a âlemler içinde!
. İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel düşünüp güzel davrananları.
. O, bizim inanan kullarımızdandı.
. Sonra ötekileri boğuverdik.
. Hiç kuşkusuz, İbrahim de onun 
grubundandı.
. Rabbine, tertemiz bir kalple gelmişti.
. Babasına ve toplumuna sormuştu: "Siz neye kulluk/ibadet ediyorsunuz?"
. "Allah'ın berisinden birtakım uydurma ilahları mı istiyorsunuz?"
. "Âlemlerin Rabbi hakkında düşünceniz nedir?"
. Bu arada İbrahim yıldızlara bir göz attı,
. Şöyle dedi: "Ben hastayım!"
. Bunun üzerine ondan gerisin geri kaçtılar.
. O da onların ilahlarının yanına sokulup dedi: "Bir şey yemez misiniz?"
. "Neniz var ki, konuşmuyorsunuz!"
. İyice yanlarına sokulup sağ eliyle bir darbe indirdi.
. Bir süre sonra, halkı koşarak İbrahim'e geldi.
. İbrahim dedi: "Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
. "Oysaki sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır."
. Dediler: "Şunun için bir bina yapın da 
bunu ateşin ortasına fırlatın!"
. Ona tuzak kurmak istediler ama, biz onları sefiller, reziller haline getirdik.
. İbrahim dedi: "Kuşkunuz olmasın ki ben Rabbime gideceğim, O bana kılavuzluk edecek."
. "Rabbim, bana iyilik/barış sevenlerden birini lütfet!"
. Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
. Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın."
. Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu 
şakağı üzerine yatırınca,
. Biz şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
. "Sen rüyayı gerçekleştirdin. İşte biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz."
. "Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi."
. Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
. Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık.
. Selam olsun İbrahim'e!
. Böyle ödüllendiririz biz, güzellik sergileyenleri!
. O da bizim inanan kullarımızdandı.
. Biz ona, hayrı ve barışı sevenlerden bir 
peygamber olan İshak'ı müjdeledik.
. Ona da İshak'a da bereketler lütfettik. Onların zürriyetlerinden iyi düşünüp iyi davranan da var, öz benliğine açıkça zulmeden de var.
. Yemin olsun, biz Mûsa ve Hârun'a da 
lütufta bulunduk.
. Onları ve toplumlarını büyük sıkıntıdan kurtardık.
. Onlara yardım ettik de galip gelenler kendileri oldular.
. Onlara, açık-seçik bilgi sunan Kitap'ı verdik.
. Her ikisini dosdoğru yola kılavuzladık.
. Sonradan gelenler içinde, her ikisini 
hatırlatan bir şey bıraktık.
. Selam olsun Mûsa'ya ve Hârun'a!
. Güzel düşünüp güzel davrananları biz böyle ödüllendiririz!
. O ikisi de bizim inanan kullarımızdandı.
. İlyas da elbette ki peygamberlerdendi.
. O da toplumuna şöyle demişti: "Hâlâ korkup sakınmıyor musunuz?"
. "Bal'e yalvarıp yakarıyor, yaratıcıların en güzelini bırakıyor musunuz?"
. "Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı terk mi ediyorsunuz?"
. Sonunda onu yalanladılar. Bu yüzden 
onlar mutlaka huzura getirileceklerdir.
. Allah'ın samimi, seçkin kulları müstesna.
. Sonrakiler içinde İlyas'ı hatırlatacak bir şey de bıraktık.
. Selam olsun İlyas'a!
. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.
. Bizim inanan kullarımızdandı o.
. Hiç kuşkusuz, Lût da peygamberlerdendi.
. Onu ve ailesini toptan kurtarmıştık biz.
. Ancak terk edilenler içinde kalan kocakarı hariç.
. Sonra ötekileri yerle bir ettik.
. Kuşkusuz ki, siz onların yanından sabahları geçiyorsunuz.
. Geceleyin de. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
. Yûnus da gönderilen elçilerdendi.
. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
. Sonra kura çekti de kaybedenlerden oldu.
. Derken, kendisini balık yutmuştu. O kendi kendini kınayıp duruyordu.
. Eğer tespih edenlerden olmasaydı.
. İnsanların diriltilecek
leri güne kadar onun karnında kalacaktı.
. Bir süre sonra onu, çıplak araziye attık. Hastalanmıştı.
. Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
. Onu yüz bin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.
. Onlar inandılar. Biz de onları bir vakte kadar nimetlendirdik.
. Şimdi sor şunlara: "Kızlar Rabbinin de 
oğlanlar onların mı?"
. Yoksa biz, melekleri, bunların tanıklık ettikleri bir sırada, dişiler olarak mı yarattık?
. Dikkat edin, onlar, iftiralarının bir eseri olarak mutlaka şöyle diyecekler:
. "Allah doğurdu!" Vallahi onlar yalancıdırlar.
. Allah, kızları oğlanlara tercih mi etmiş?
. Ne oluyor size, o nasıl hüküm veriyorsunuz?
. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?
. Yoksa apaçık bir kanıtınız mı var?
. Eğer doğru sözlülerseniz, hadi getirin kitabınızı!
. Allah'la cinler arasında bir nesep oluşturdular. Yemin olsun, cinler de 
bilmiştir kendilerinin Allah huzuruna mutlaka getirileceklerini/cinler de bilmiştir, bunların Allah'ın huzuruna mutlaka çıkarılacaklarını.
. Allah arınmıştır bunların nitelemelerinden.
. Allah'ın samimi, seçkin kulları, bunların 
yaptıklarından uzaktır.
. Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler,
. O'na karşı kimseyi fitneye düşüremezsiniz.
. Cehenneme salınacak olan müstesna.
. Bizim, istisnasız her birimizin bilinen bir makamı vardır.
. O saf saf dizilenler elbette biziz.
. O durmadan tespih edenler elbette biziz.
. O inkârcılar şunu da söylüyorlardı:
. "Eğer katımızda öncekilere verilenlerden bir öğüt/bir düşündürücü olsaydı,
. Elbette biz de Allah'ın samimi kullarından olurduk."
. Fakat ardından onu inkâr ettiler. Yakında bilecekler.
. Yemin olsun, elçi olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz 
hükümleşmişti:
. Onlar, yardım görenlerin ta kendileri olacaklar.
. Ordularımız, galip gelenlerin ta kendileri olacaklar.
. Bir vakte kadar onlardan yüz çevir!
. Gözün, üstlerinde olsun; yakında 
görecekler.
. Azabımız gelsin diye acele mi ediyorlar?
. Azap, yurtlarına indiğinde, uyarılanların sabahı ne kötü olacaktır!
. Yüz çevir onlardan belli bir vakte kadar!
. Ve gör neler olacak. Onlar da görecekler.
. Senin Rabbinin, o ululuk ve kudretin Rabbinin şanı yücedir onların verdiği sıfatlardan...
. Selam olsun tüm hak elçilerine!...
. Hamt olsun âlemlerin Rabbi Allah'a!...
 

Not: ALLAH'ın tüm insanlara gönderdiği ve kendi kendini tefsir eden Kuran'ı Arapça bilmiyorsanız mealini, başlangıçta iniş sırasına göre anlayarak okuyun lütfen.Teşekkür ederim.


Hiç yorum yok: