48... NEML SURESİ...

  48...NEML SURESİ  

    
                   Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...
. Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur'an'ın ve açık-seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleridir.
     . Müminlere bir kılavuz ve muştudur o.
     . O müminler ki, namazı kılar, zekâtı verirler. Ve âhirete tam 
bir biçimde inananlar da onlardır.
    . Şu bir gerçek ki, âhirete inanmayanların amellerini biz, kendileri için süsleyip püsledik. Bu yüzden onlar kalpleri körelmiş olarak şaşkınlık içinde bocalar dururlar.
   . İşte bunlardır kendilerine azabın korkuncu öngörülen. Âhirette hüsrana uğrayacaklar da onlardır.
    . Emin ol ki, sen bu Kur'an'a Hakîm ve Alîm bir kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.
                                     
    . Hatırla o zamanı; Mûsa, ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş
fark ettim. Ondan size bir haber getireceğim, yahut parlak bir kor getireceğim ki ateş yakıp ısınabilesiniz."
    . Mûsa ateşe vardığında şöyle çağrıldı. "Ateşteki kimse de ateşin çevresindekiler de kutsal ve bereketli kılınmıştır. Ve âlemlerin Rabbi olan Allah, bütün eksiklik ve iğretiliklerden arınmıştır."
    . "Ey Mûsa! Kuşkun olmasın ki ben, Allah'ım; Azîz olan, Hakîm olanım..."
     . "Asanı bırak!" Bunun üzerine Mûsa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve arkasına bakmadı. "Korkma ey Mûsa, benim. Benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz."
    . "Zulme bulaşan müstesna. O da bunu kötülüğün arkasından güzelliğe çevirirse hiç kuşkusuz ben Gafûr'um, Rahîm'im."
    . "Elini koynuna sok; Firavun ve toplumuna yönelik dokuz mucizeden biri olarak pürüzsüz ve lekesiz, bembeyaz bir biçimde çıkacaktır. O Firavun ve yandaşları sapmış bir topluluk haline geldiler."
    . İşte bu şekilde ayetlerimiz göz ve gönül açar bir biçimde onlara geldiğinde şunu deyiverdiler: "Açık bir büyüdür bu..."
    . Zulüm ve böbürlenmeyle, ona karşı çıktılar. Oysaki öz benlikleri, onun gerçekliğine kanaat getirmişti. Bak da gör, nasıl olmuştur o bozguncuların sonu!
   . Yemin olsun, biz, Davûd'a da Süleyman'a da bir ilim verdik.
Onlar şöyle dediler: "Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun."

     . Süleyman, Davûd'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: "Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden biraz verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir."
   . Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı.
  . Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler."
  . Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: "Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkân ver. Ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok."
   . Kuşları teftiş etti de dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?"
   . "Ona acımasızca azap edeceğim, beki de onu boğazlayacağım; yahut da bana mutlaka açık bir kanıt getirecek."

  . Az sonra Hüdhüd gelip şöyle dedi: "Senin fark edemeyeceğin bir şeyi fark ettim ve sana Sabâ'dan parlak bir haber getirdim."
  . "Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine herşeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var."
  . "Onu ve toplumunu, Allah'ı bırakıp Güneş' secde eder buldum. Şeytan onlara, yapıp ettiklerini süslü gösterip onları yoldan saptırmış. Artık doğruyu bulamazlar."
    . "Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler."
 . "O Allah ki, tanrı yok kendinden başka, o büyük arşın rabbidir O."
  . Süleyman dedi: "Doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz!"
  . "Şu yazımı götürüp onlara at. Sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar."
  . Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı."
   . "Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor."
  . "Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın. Teslim olarak huzuruma gelin."
  . Melike dedi: "Ey danışmanlarım, bu meselem konusunda bana fikir verin. Siz onaylamadıkça, hiçbir işe kesin karar vermem."
  . Dediler ki: "Biz çok güçlüyüz, çok yaman savaşırız. Buyruk senin. Ne karar vereceğini sen bilirsin."
  . Melike dedi: "Şu bir gerçek ki krallar bir kente/bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar; oranın onurlu insanlarını zelil-sefil ederler. İşte böyle yaparlar."
                                  
     . "Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri dönecekler."
    . Elçi, Süleyman'a geldiğinde, o dedi ki: "Siz bana bir mal ile mi destek veriyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha kıymetlidir. Sizin hediyenizle, benden çok siz ferahlarsınız."
    . "Seni gönderenlere dön. Vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım."
    . Süleylan, kurmaylarına dedi ki: "Onlar teslim olup huzuruma gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana getirebilir?"
    . Cinlerden bir ifrit şöyle dedi: "Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim."
   . Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir."
   . Emir verdi: "Onun tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların arasına mı girecek?"
   . Melike gelince şöyle denildi: "Senin tahtın da böyle mi?" Dedi: "Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz müslüman olmuştuk."
   . Daha önce Allah dışında ibadet ettikleri, onu engellemişti. Çünkü o, küfre sapmış bir topluluktandı.
  . Ona denildi: "Köşke gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu/zemindir." Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum."
     . Yemin olsun, Semûd'a da kardeşleri Sâlih'i, şunu tebliğ etmek üzere gönderdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin." Bir de ne görelim, onlar birbiriyle boğuşan iki fırka oluvermişler.
   . Sâlih dedi: "Ey toplumum! İyilikten önce kötülüğü istemede 
aceleniz niye? Merhamet görebilmeniz için Allah'tan af dileseniz olmaz mı?"
   . Dediler: "Sen ve beraberindekiler yüzünden başımıza uğursuzluk geldi/sen ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz." Dedi: "Uğursuzluk kuşunuz Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir topluluksunuz.
   . O kentte, hep bozgun çıkarıp barışa hiç yanaşmayan dokuz çete vardı.
   . Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz."
    . Onlar bir tuzak kurdular, biz de bir tuzak kurduk, ama şuursuzluk eden onlardı.
   . Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu! İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik.
    . İşte sana onların, işledikleri zulümler yüzünden çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç kuşkusuz bunda, ilmi kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
    . Biz inananları, korunup sakınanları kurtardık.
    . Lût'u da resul olarak gönderdik. Toplumuna şöyle dedi: 
"Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha!"
    . "Siz, şehvetinizi tatmin için kadınları bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz cehalete saplanmış bir topluluksunuz."
   . Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Çıkarın şu Lût ailesini kentinizden; bunlar temizlik tutkunu olmuş kişilerdir."
    . Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştik.

     . Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine 
inen yağmur da ne kötüdür!"

     . De ki: "Hamd Allah'a, selam O'nun seçip yücellitiği kularına! Allah mı hayırlı, yoksa onların ortak tuttukları mı?"
     . Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size bir su indiren mi hayırlı? Biz o suyla sizin için gözler-gönüller açan bahçeler bitirdik. Sizin, onların bir tek ağacını bitirmeniz mümkün
 değildi. Allah'ın yanında bir ilah mı var? Hayır! Ama onlar döneklik eden bir topluluktur.
    . Yoksa yeri bir karargâh yapıp şurasına-burasına nehirler serpiştiren, üzerine dayanaklı dağlar konduran ve iki deniz arasına bir engel yerleştiren mi hayırlı? İlah mı var Allah'ın yanında!? Hayır! Ama
 onların çokları ilimden nasipsizliği sürdürüyorlar.
     . Yoksa zorda kalan yalvardığında, onun   imdadına yetişip sıkıntı ve kaderi
 kaldıran, sizi yeryüzünün hükmedenleri kılan mı hayırlı? Allah'ın yanında bir ilah daha var mı!? Ne kadar da az ibret alıyorsunuz!
                   
  . Yoksa size karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösteren 
 
ve rahmetini önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi hayırlı? 
Allah'ın beraberinde bir ilah daha mı var?! Allah, onların ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır.
  . Yoksa yaratmaya başlayıp sonra tekrar tekrar yaratan ve sizi
 gözeten ve yerden rızıklandıran mı hayırlı? Allah'ın yanında bir ilah mı var? De ki: "Getirin susturucu kanıtınızı, eğer doğru sözlüler iseniz."
    . De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler."
    . Hayır, onların bilgileri âhiret konusunda yetersiz kalmıştı. Daha doğrusu onlar ondan kuşku duymaktadırlar. Hayır, hayır! Onlar, onu göremeyecek kadar kördürler.
    . İnkârcılar dediler ki: "Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra, gerçekten biz bundan sonra ortaya mı çıkarılacağız?"
    . "Yemin olsun, bununla şimdi biz, önceden de atalarımız tehdit edildi. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil."
  69. De ki: "Yeryüzünde dolaşın da bir bakın nice olmuştur günahkârların sonu!"
   . Onlar yüzünden tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.
   . "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman?" derler.
   . De ki: "Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır."
   . Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler.
  . Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi bilir.
     . Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki, açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.

  . Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.
   . Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.
   . Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Azîz'dir, Alîm'dir O.
. Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin.
    . Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara 
da çağrıyı duyuramazsın.
    . Ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.
    . O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir 
dâbbe/debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.
    . O gün her ümmetin içinden ayetlerimizi yalanlayanlardan bir zümre derleriz de onlar, toplu halde ortaya sürülürler.
    . Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der.
    . İşledikleri zulümler yüzünden o söz tepelerine inmiştir; artık tek kelime söyleyemezler.
  . Görmedin mi; biz geceyi, içinde dinlensinler diye, gündüzü de
 gösterici bir ışık olsun diye oluşturduk. İşte bunda, inanan bir topluluk için elbette ibretler vardır.
   . Sûra üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O'nun huzuruna gelir.
    . Sen dağlara bakar da onları donuk-durgun görürsün. Oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. Herşeyi güzel ve mükemmel yapan Allah'ın sanatıdır bu. Yaptıklarınızdan gereğince haberdardır O.
   . İyilik ve güzellik getirene, getirdiğinden daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır.
    . Kötülük getirenlerin ise yüzleri ateşte sürtülür. Sadece yapıp ettiklerinizle cezalandırılırsınız.
   . "Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmakla emrolundum."
   . "Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!"
   . Ve şöyle yakar: "Hamt olsun Allah'a! O size ayetlerini gösterecek de siz onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir." 
            

      Not: Müslümanız.. Tüm insanlığa ALLAH tarafından gönderilen KURAN'ı lütfen okuyalım..Okumayanlara da okumaları için teklifte bulunalım..Teşekkür ederim..