KURAN'da anlatılan YUSUF Peygamber ve RÜYALAR..


Hz. Yusuf Peygamber
                               
     Allah insanlar doğru yolu bulsunlar diye, peygamberler aracılığı ile biz insanlara mesajlar göndermiştir. Kuran’da geçen peygamberleri bize örneklendirerek dersler almamızı istemiştir. Allah bize KURAN’da bahsettiği peygamberlerin dışında, sayısını ve toplumunu bildirmediği peygamberlerin de olduğunu söylenmektedir. Bu bölümde Hz. Yusuf ile devam edeceğiz.
     Bir vakit YUSUF babasına şöyle demişti: “Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla, güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ediyor gördüm.” Babası Hz. Yakup : “Yavrucuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir oyun oynarlar. Hiç kuşkusuz şeytan insan için açık bir düşmandır” dedi.
       Baba haklıydı, kardeşleri YUSUF’u kıskanıyor ve iyi şeyler düşünmüyorlardı. Birbirlerine de destek olan kardeşler bir plan hazırladılar ve babalarına şöyle teklifte bulundular : “Ey babamız, ne oluyor da Yusuf konusunda bize güvenmiyorsun? Oysaki biz ona hep öğüt vermekteyiz. Yarın onu bizimle gönder, gezip oynasın. Kuşkun olmasın biz onu çok güzel korur, gözetiriz.” 
     Baba: “Onu götürmeniz beni çok çok üzer. Ve korkarım ki siz ondan habersiz bir haldeyken onu kurt yer.” Dediler ki: “Vallahi biz böylesine dayanışma içinde bir ekipken onu kurt yerse, o taktirde biz hüsrana gömülmüş kişiler oluruz.”
     Onu götürüp kuyuya attılar ve Allah YUSUF için şöyle vahyetti: “Andolsun ki sen onlara, şu yaptıklarını hiç farkında olmayacakları bir sırada haber vereceksin.”
    Ağlayarak babalarına geldiler: “Ey babamız, gittik, yarışıyorduk; YUSUF’u eşyamızın yanında bırakmıştık, kurt onu yemiş. Şimdi biz doğruda söylesek sen bize inanmayacaksın.”
   YUSUF’un kanlı gömleğini vermişlerdi ama baba çocuklarının nefislerinin kendilerini aldattığını anlamış ve sabretmeye başlamıştır.
    Bir yolcu kafilesi kuyudan su çekerken YUSUF’u bulmuşlar ve onu satmak zihniyetiyle  alıkoymuşlardır. Allah ne
yaptıklarını çok iyi biliyordu. YUSUF’u 
   Mısırlı bir adama az bir para karşılığında sattılar. Adam karısına onu koruyup kollamasını istemiş belki de evlat ediniriz diye de düşünmüştür.
       YUSUF gerekli olgunluğa ulaşınca Allah ona hükmetme yeteneği ve ilim vererek ödüllendirdi.
   YUSUF’un evinde kaldığı kadın, bir gün onun nefsinden gönlünü tatmin etmek istedi ve kapıları kilitledi ve “hadi gel “ dedi.     YUSUF: “Allah’a sığınırım, Rabbim beni güzel bir barınağa kavuşturmuştur. Zalimler iflah etmez” dedi. 
   İkisi birden kapıya koştular, kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının beyi ile yüzyüze geldiler. Kadın YUSUF’u suçladı,  YUSUF ise “o gönlünü eğlendirmek için beni kullanmak istedi” dedi. 
    Kadının ailesinden bir tanık şöyle dedi: “Eğer erkeğin gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylüyor, eğer erkeğin gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylüyor ” dedi. 
  Gömlek arkadan yırtılmış olmasına rağmen Yusuf hapsedilmekten kurtulamadı. Bu arada kadın için de çok dedikodular çoğaldı, kadın YUSUF ’u dedikodu yapanlara gösterince, kadına hak verdiler.
          Ve YUSUF zindana konuldu. Zindana kendiyle birlikte iki genç daha girmişti. Bir tanesi dedi ki: “Rüyada gördüm, şarap sıkıyordum.” Öteki de şöyle dedi: “Ben de gördüm ki, başımın üstünden ekmek taşıyorum, kuşlar ondan yiyor. Bunun yorumunu bize bildir” dediler .
   Yusuf yemeğinizi yemeden önce size yorumu yapacağım çünkü bu rabbimin öğrettiği şeylerdir.      
      YUSUF: “Ey benim zindan arkadaşlarım! Rüyanıza gelince; Bir taneniz ilah edindiği kişiye şarap sunacak. Ötekiniz ise asılacak da kuşlar başından yiyecek” dedi.
      YUSUF zindandan kurtulacak olana şöyle dedi : “İlah edindiğin kişi yanında beni an.” Ama adam zindandan çıkınca unuttu. Yusuf yıllarca hapis kaldı.
        Kral bir gün dedi ki: “Düşümde yedi semiz inek görüyorum. Bunları yedi cılız inek yiyor. Ayrıca yedi yeşil başak, yedi de kuru başak görüyorum. Bana bu rüyayı yorumlayın”. Dediler ki: ”Bunlar demet demet hayallerdendir” deyip yorum yapamadılar.  
    Krala şarap sunan adam YUSUF’u hatırladı ve kralın 
huzuruna getirildi rüyanın yorumu için. YUSUF’un rüya yorumu şöyle oldu: “Alışageldiği şekilde yedi yıl ekin ekeceksiniz. Biçtiklerinizden yiyecek kadar az bir miktar alır, gerisini başağında bırakırsınız. Bunun ardından yedi kurak yıl 
gelecek. Bu yıllar, saklayabileceğiniz bir miktar ekin hariç, önceden biriktirdiklerinizi yiyip tüketecek. Bunun arkasından bir yıl gelecek ki halk onda bol yağmura kavuşup rahat edecek, meyve suyu sıkıp süt sağacaklar.”
      YUSUF kraldan bir ricada bulundu, yapılan iftiranın sebebinin aydınlanmasını istedi. Kral kadınları 
sorguladığında şöyle dediler : “Allah şahit, biz onun hiçbir kötülüğünü bilmiyoruz.” İftira eden evin hanımı da şöyle dedi: “ İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onunla gönül eğlendirmek istemiştim .O, özü-sözü doğru insanlardandı.”
       “Nefsimi ak-pak gösteremem. Çünkü nefs, Rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder. Ama Rabbim çok affedici, çok esirgeyicidir.”
       Kral YUSUF’u güvenilir bir dost olarak yanına aldı. YUSUF dedi ki : “Beni ülke hazinelerine bakan yap. Ben iyi bir koruyucuyum; bilgiliyim.”
        İşte böylece biz YUSUF’a yeryüzünde imkan ve mevki verdik. Ülkede istediği yerde  konaklıyabiliyordu. Güzel düşünen ve güzel davrananın ödülü yok olmaz. İman edip Allah yoluna yönelenler için ahretteki ödül elbette daha değerlidir.
       YUSUF’un rüya yorumu gerçekleşince kuraklık nedeniyle depolanan yiyecekleri, olmayanlara YUSUF’un kontrolünde dağıtılmaya başlandı.
     YUSUF’u kuyuya atan kardeşleri de dağıtılan yiyeceklerden faydalanmak için YUSUF’un yanına geldiler.YUSUF onları tanıdı ama kardeşleri onu tanıyamadılar.
       Onların yüklerini hazırlatıp bağlatınca şöyle konuştu: “Sizin aynı babadan bir kardeşiniz var, onu bana getirin. Görüyorsunuz, ben ölçüyü titizlikle yerine getiriyorum. Ben, konukseverlerin de en hayırlısıyım. Eğer onu bana getirmezseniz, artık yanımda sizin için ölçülecek bir şey yok, bir daha da bana yaklaşmayın.”
     Kardeşleri : “Onu babasından isteyip getirmeye çalışacağız, herhalde bunu yapacağız da” dediler. YUSUF talimat verdi ödedikleri parayı yüklerinin içine konması için.
       Kardeşleri babalarının yanına döndüklerinde dediler ki : “Ey babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçüp alabilelim. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız.”
      Babaları: “Daha önce kardeşi için güvendiğim gibi yine güveneyim size, değil mi? Her neyse, koruyucu olarak Allah’tır en hayırlı olan. Merhamet edenlerin en merhametlisi de O’dur” dedi.
      Yüklerindeki iade edilen ödemeyi buldular. Ve babalarına durumu anlatıp, tekrar yiyecek alabilmeleri için kardeşini kendileriyle göndermelerini istediler.
       Babaları YAKUP dedi: “Hepinizin çepeçevre kuşatılması müstesna, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah’tan bir garanti vermedikçe, onu sizinle asla göndermem.” Kardeşler garantiyi verince şöyle dedi: “Şu söylediğinize Allah Vekildir.” Ve Yakup izin verdi, onlardan bir tek kapıdan değil ayrı ayrı kapılardan girmelerini de tembih etti. Kardeşler babalarının talimatı üzere ayrı ayrı kapılardan girdiler kente.
       Kardeşler YUSUF’un yanına girdiklerinde, Yusuf öz kardeşini yanına çekip dedi: “Ben var ya, ben senin kardeşinim. Onların yapıp ettiklerine üzülme.” Kardeşlerinin yükleri
 hazırlanırken YUSUF Krala ait su kabını öz kardeşinin yükü içine koydu. Ve koruyucular da biri şöyle haykırdı: “Ey kafile, siz herhalde hırsızlık ettiniz!” Kardeşler neyi kaybettiklerini sordular. Dediler: ”Kralın su tasını
 kaybettik. Onu getirene bir deve yükü ödül var kefili benim.” Kardeşler bozguncu ve hırsız olmadıklarını söylediler. Biliyorlardı ki hırsızlık yapıldığında çalınan mal kimin yükünden çıkarsa o cezalandırılacaktır.
     Yusuf önce kardeşlerinin yüküne baktı. Nihayet su kabını öz kardeşinin yükünde buldu. Kardeşler: “Bu çaldı ya, bundan önce de onun kardeşi çalmıştı.” Yusuf sessiz kaldı.
       Kardeşler dedi ki : “ Ey vezir! Bunun ihtiyar bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Senin iyilik sevenlerden olduğuna inanıyoruz.” YUSUF bu teklifin kabul edilemez olduğunu söyledi. Bunun üzerine kardeşler babalarına verdikleri sözü de hatırlayarak çaresizlik içinde geri döndüler. Babaları YAKUP’a durumu anlattılar. Yakup çocuklarına dedi ki : ”Hayır öyle değil, nefisleriniz size yine bir iş etmiş. Bana düşen yine güzel bir sabıra sarılmak. Bakarsın Allah onların hepsini bana getirir. Alim olan O, Hakim olan O’ dur.”
   Babaları YAKUP yüzünü onlardan öteye döndürdü ve şöyle inledi: “EY YUSUF’A DUYDUĞUM GAM NEREDESİN!” Ve kederden gözlerine ak düştü. Dediler ki: “Hala YUSUF’u anıp duruyorsun. Sonunda ya kederinden eriyeceksin yahut da helak olup gideceksin.” YAKUB dedi ki : “Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi ALLAH’ a arz ederim. Ve Allah’ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.”
    Kardeşler tekrar YUSUF’un yanına gittiler. Ve şöyle dediler: “Ey Vezir! Bize de ailemize de zorluk dokundu.” Az bir ödenekle geldikleri için YUSUF’tan tam ölçüde yiyecek talebinde bulundular yani sadaka istediler.
     YUSUF kardeşlerine şöyle bir soru sordu: ”O cahil zamanınızda YUSUF’a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyorsunuz değil mi?”
       Kardeşleri : “ Sen, yoksa sen YUSUF’musun?” diye sordular. YUSUF: “ Evet, benim dedi işte şu da kardeşim. Allah bize lütufta bulundu. Kim Allah’tan korkar, sabrederse Allah güzel düşünüp davrananların ödülünü yitirmez” dedi.
     Dediler: “Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı. Doğrusu bizde büyük suç işlemiştik.”
   YUSUF dedi : ”Bugün azarlanmayacaksınız. Allah sizi affeder. O, rahmet edenlerin en merhametlisidir. Şu gömleğimi götürün, babamın yüzü üstüne koyun ki, gözü görür hale gelsin. Ve sonra bütün ailenizle toplanıp bana gelin.”
Kervan oradan ayrılınca, öte yandan babaları Yakub şöyle seslendi: ”YEMİN OLSUN, BEN
  YUSUF’UN KOKUSUNU DUYUYORUM. Umarım bana bunaklık isnat etmezsiniz.”
  Müjdeci gelip gömleği getirip babalarının yüzünün üstüne bırakınca, gözü derhal görür hale
 geldi. Yakup: ”Ben size demedim mi? Allah’ın izniyle sizin bilmediklerinizi bilirim” diye konuştu. Oğulları dediler ki: ”Ey babamız! Günahlarımızın affını dile. Gerçekten biz hata işledik..”
       Nihayet YUSUF’un huzuruna vardıklarında YUSUF, ana-babasını kucakladı ve şöyle dedi: “Girin Mısıra, Allah dilerse emniyet ve güven içinde olacaksınız.”
       Ana-babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi YUSUF’un önünde secde eder gibi eğildiler. YUSUF: “Babacığım işte bu benim önceden gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi.”
“RABBİM, SEN BANA MÜLK VE SALTANATTAN BİR NASİP VERDİN. OLAYLARIN VE RÜYALARIN YORUMUNDAN BANA BİR İLİM ÖĞRETTİN.EY GÖKLERİ VE YERİ YARATAN! BENİM DÜNYADA DA AHİRETTEDE VELİ’M SENSİN. BENİ MÜSLÜMAN OLARAK ÖLDÜR VE BENİ BARIŞ VE İYİLİK SEVENLER ARASINA KAT.”
             
                                                

NOT: Bu bir davettir.Lütfen başlangıçta iniş sırasına göre Arapça bilmiyorsanız TÜRKÇE KURAN mealini okuyun….TEŞEKKÜR EDERİM…
                                                      


                                  

Hiç yorum yok: