41..YASİN SURESİ..

YASİN SURESİ

               Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla
    
   .Yâ, Sîn.
       . Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki,
       . Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;
       . Dosdoğru bir yol üzerindesin.
       . Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.
       . Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.
        . Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.

    . Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.
    . Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.
     . Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.
     . Sen ancak o zikire/Kur'an'a uyan ve görmediği halde .
  Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın.
 Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!
      . Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderildiklerini de eserlerini de yazarız! Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.

  . Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.
   . Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!"

    . Kent halkı dedi ki: "Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."
    . Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz."
  . "Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."
  . Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır."
   . Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz."
   . Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"
   ."Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."
   . "Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz."
   ."O'ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar."
   ."Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim."
   ."Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!"

    ."Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?
    . Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."
    . Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

    . Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
    . Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
    . Görmediler mi, kendilerinde önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık

 bir daha bunlara dönmeyecekler.
     . Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.
     . Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte 
ondan yiyorlar.
   . Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;
   . Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
    . Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.
   . Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alırız

da onlar karanlığa gömülüverirler.
   . Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.
   . Ay'a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları/birtakım evreler belirledik. Nihayet
 o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.
  . Güneş'in Ay'a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez.
 Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
  . Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.
  . Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
   . Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
   . Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.
    . Onlara, "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin!" denildiğinde, hiç aldırmazlar.
    . Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince,
 ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.
     . Onlara, "Allah'ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın!" dendiğinden, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: "Allah'ın, dilediği takdirde yedirip 
doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz 
açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu."
   . Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?"
   . Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
    . O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
      . Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.

   . Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."
    . Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
   . O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler,
 sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.
   . O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır
   .Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
   . Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.
   . Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!. Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!
  . Ey âdemoğulları! Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?
   . "Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!" demedim mi?
   . Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. 
Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz? .
   . Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!
   . İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!
   . O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, 
ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.
   . Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?
   . Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
   . Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu 
yaratılışta gerisin geri çeviririz. Hâlâ akıllarını işletmiyorl
   69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık 
olamaz da.
 Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değildir;
    . Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.
    . Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için
nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.
      . O hayvanları bunlara boyun eğdirdik.
Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar
      . O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?
      . Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler.
    . Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine,
 bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.
    . Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.
. Görmedi mi insan, kendisini birspermden
 yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
    . Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?"
    . De ki: "Onlara hayata verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir."
   . O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu
 da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
    . Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk O'dur.
    . O birşeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir: "Ol!" Artık o, oluverir.
    . Herşeyin kaynağı/egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O'na döndürüleceksiniz.



                                                      


     NOT: Bu bir davettir.Lütfen iniş sırasına göre TÜRKÇE KURAN mealini okuyun….TEŞEKKÜR EDERİM…




Hiç yorum yok: